Ben aşk nedir bilmem.
Eski kafalıyım.
Bir seni bilirim
Bir de adın geçince sıkışan kalbimi...
"Döndüm arkamı sana, sen sırtımdan vurmayı seversin, yüzüm ağır geImesin…"
Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
Eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur.
Niye gün ortasında akşam oluyorum?
''...Sevdiği ben değilim,
anlatamam...''
Sizin hiç herşeyinizi bir belkiye bağladığınız olmamış mıdır?
Sen benim hiçbir şeyimsin, yabancı bir şarkı gibi yarım, yağmurlu bir ağaç gibi ıslak, hiç kimse misin bilmem ki nesin?
Onu neden sevdiğimi bir türlü anlamıyor.
Ağzı temmuz sıcağı, bakışları sonbahar.
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırap çektim
damarlarımda dünyanın bütün ruzgarları
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdan yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim
AYSEL GİT BAŞIMDAN
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan istemiyorum
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
Dağıtır gecelerim sarışınlığını
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın
Hiçbir dakikamı yaşayamazsın
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Benim için kirletme aydınlığını
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün
Gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim
Ya ölmek ustalığını kazanırsın
Ya korku biriktirmek yetisini
Acılarım iyice bol gelir sana
Sevincim bir türlü tutmaz sevincini
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ümitsizliğimi olsun anlasana
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Sevindiğim anda sen üzülürsün
Sonbahar uğultusu duymamışsın ki
İçinden bir gemi kalkıp gitmemiş
Uzak yalnızlık limanlarına
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
Sakin başka bir şey getirme aklına
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Aysel git başımdan seni seviyorum
“Gece yarısını yaşamaktan yorgunum...”
"... insan annesi ölünce anlar
içindeki çocuğun
hiç ölmeyeceğini
aklına geldikçe kahrolur
bunu anlamakta
neden
bu kadar geciktiğini..."
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim.
YalnızlıkYalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim.
''Korkunun kulak gibi çınladığı bir hicran saatinde
tehditlerle dolu bir kış dolu dizgin yaklaşıyor
yağmurun soğuk kanatlarında
...
Münzevî bir soru işaretiyim''
İşte rüzgar,işte sonbahar yıldızları
işte kalbim,işte şiirlerim
sen gelsen elini alnıma koysan
saçlarını öpsem
ağlasam...
''...Eski gözlerinle gel...''
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
İnanmakta geç sevmekte çabuktum.
Bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
''...hava soğuk
sabah oluyor
uyanır uyanmaz
yanımda aradığım hangimiz
sen misin
yoksa ben miyim...''
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Sana gelirken hep ellerim ceplerimde gelirdim,
Olur da aşkımın elleri üşümüştür,
Avuçlarımda ısıtırım diyerekten.
Yaşlandıkça insan dünya başkalaşıyor.
Geceler uzar hazırlık sonbahara
ne kadar ölüme ilerlese yaşım
işe bak
o kadar çocukluğuma yakınım
sen benim hiç bir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
Bütün bir ömür varılamayacak o liman.
"saçların örülmüş örülmüş olsun
ve beyaz ellerin geceye karşı çıplak
porselen tabakta yıkanmış kayısılar
yere düşmüş bir kitap bir şiir kitabı
içinde hürriyetten bahseden mısralar"
Ne güzel bir yalansın sen, hep inandığım.
insan sonbaharda düşünür nedense ölümünü
ölüsünü sararmış yaprakların örttüğünü
''Bugün pazartesi
Dün pazardı
Belki evde kalıp balerin resimleri yaptın
Kulağında uzak bir piyano sesi
Belki neşeliydin
Belki düşüncen vardı
Belki de yağmur gibi inerken hatıralar
Herhangi bir köşe başında
Bana rastladın
Ben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim...''
Yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım.
Seninle büyük seninle güzel bir kitap okusam…
Yağmur susmadan,susmadan gece yarısı…
Gözlerin…
Gözlerin bir anda büyüseler…
Bir ses duyar gibi olsan…
Çok uzaktan bir ses…
Gecelerin,yıldızların,bulutların içinden…
Derhal ışıklar kararsa…
Uykun gelse hemen…
Rüyamızda…
İnsanları,insanları görsek….
"sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak
sen benim hiçbir şeyimsin"
Kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış
Ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım.
Bir trene binip,
Rastgele defolup gitmek istiyorum...
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hâlâ ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kimbilir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir.
Bir anlatabilsem onsuz olamadığımı
o zaman sevmek değil ölmek zamanı.
Sevmek insan yüreği kadardır,
Küçükse büyüğünü taşıyamazsın.
''...yıllar var ki serçeleri unutmuşum...''
zehirli karanfiller büyüttüm
dargınlığın saksılarında
Binlerce umuttan belki bir umuttum.
Avuntu mu?Hiç unutmam, bir tarihte savcının biri bana, toplumsal sorunları dilime dolayacağıma, neden dolayı "tabiat manzaralarından ilham alarak" şiir yazmadığımı sormuştu. Birçokları, şairin, "sadece aşk şiirleri" yazmasından yanadır. Yaygın, biraz da "resmi" bir görüştü bu. Şiir üretimini, bir bakıma, belirli sınırlar içinde tutmak istedikleri söylenebilir. Oysa yaptıkları şiir tüketimi, şairlere yaptıkları "tavsiyelere" uymaz, tam tersidir.
Attila İlhan sözleri ve alıntıları facebook, twitter, pinterest yada instagram gibi popüler sosyal paylaşım sitelerinde paylaşarak ruh halinizi ve düşüncelerinizi etkili bir şekilde yansıtabilirsiniz.