Aşk Sözleri - Aşk Şiirleri
Affediliş
Dönüşsün gece de, yıldızların içinde bir gün doğumu.
İkimizin birbirine konduğu günahı arındıran.
Geçmişi öpüp de, gelecekle sevişmek sınırsızca.
Sen doğdukça bende,
Ben ölürüm sende.
Yaşamak ne kadar uçmuş ki, aklım bir karış havada.
Her gelen almaya çalışır seni de,
Açamaz yüreğimin derinliğini.
Orada bir nokta gibi durursun,
Sonsuzluk bahar olduğunda.
Bir âşık yüreğinde koşarız ikimiz.
Bir şiirin umutlu yanında alevleniriz.
Bir nefretin affedilişinde sahneleriz.
Sütün lekesini temizlediğinde çocuklaşırız.
Hiç ana baba olamasak da,
Kendi kendimizi doğururuz.
Can Pazarı
Ağlama, yıldız gözlerde ne zaman sönmüş?
Yandıkça seninle bir manzara ki, gözlerin bağı koptuğu vakit.
Sürersin kendini de, dönemezsin, çıplaklıktan.
Kararan bir aşk ki, her adımı yaşam.
Dönüşmek kendine, yurdun büyüklüğüne.
İçindeki sevme dürtüsü hacimsizce.
Ağlatsan da kendini,
Bir yastıkta kopar, yaşam çığlıkların.
Onu ararsın, bulunma pahasına.
Ödendikçe, daha da mezar içindeki sevdalar.
Dönüştükçe ona, dirilirsin yaşamın seyrek platformlarında.
Ne taşır ki seni, hiçlikten başka?
Karınca şeker tadında küçük adımlar.
Duaların yeryüzünü taşıdığı vakitte kaldırdım,
Üzerini örten bedduaları.
Nefret desen diz boyu, boğazım düğüm düğüm kaybolmaktan.
Yine de seni yutkunurum, bilinmez sabahımda.
Ayrılmak ne mümkün, derinlik seni bulduğunda.
Öyle yerleşmiş ki, hatıra patlar, şimşekleri utandırarak.
Bir evren, bir daha evren deriz,
Tutuştuğumuz can pazarında.
Gülmenin Vedası
Ağlamak gülmenin vedası olsa da,
İçimde kavuşmak denen çılgınlık, ölüm enseleyerek.
Ansızın saklanmak, koynunun en nadide yerine de,
Bir koku içmek, yaşamı unuturcasına.
Nefesinde sanat kurmak,
Heykelli ömürlere can vererek.
Bahtımda duman ki, senden bir kurşundu sözler.
Keskin bıçağı alıp da, ayrılığı kesmek…
Bir uçtan bir uca bağlamak, gezdiğin ülkeleri.
Onlar kadındılar, onlar erkektiler.
Onlar insandılar,
Ama hiçbir zaman ayrı değildiler…
Delikanlı İnceliği
Eğilmiş bir sahne ki, kayalık dibinde can kuran denizkızı.
Bul kendini de, yüzmeyi ağlatalım, her kulacımızda.
Karşı kıyıya varana dek değildir, arayış.
Arayış, mezar olunca sevmekteymiş.
Kendini bulursan bana da söyle sevgili.
Hayatın oyunları bu, her kanayanda da bir gül ki,
Dikenleri ömrün affediş türküsü.
Çalarsan başucuma koy, kendini.
Baktıkça, daha da tanımak gözyaşlarımı.
İnceden delikanlılığa süzülürcesine.
Böyle değil miydik, birbirimizi lanetlerken?
Bak şimdi sabahın infilakında bir ışık.
Saçılınca yürekler birbirine,
Her yanımız, yaşam sohbetini tartan bir kaşık.
Yudumladıkça dönüştük, terazinin içindeki vicdana.
Sen bir yana, ben senden yana.
Sen benden, ben bizden.
Ne zaman ki, biz der, çakılmış hücren,
O zaman nargilede çekilecek umutlar da,
Ciğerime bir kez daha yapışacak,
Akılların almadığı nefes…