Hadisi Şerifler 3.sayfa
7236 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Medine ehlinden bir cariye bile Resûlullah aleyhissalatu vesselâm'ın elinden tutardı ve Aleyhissalatu vesselâm elini onun elinden çekmezdi de, cariye ihtiyacı için, O'nu Medine'nin istediği semtine çeker götürürdü. Resûlullah tevazu gösterir, itiraz etmezdi."
1656 - İmran İbnu Husayn radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna girmiştim. O sırada Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:
"Bize müjde verdin. Öyle ise beytü'l-mâlden iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna Hayber'in fethi sırasında Yemen halkından bir grup Eş'ârî girmişti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:
"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu yaratılış işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek her şeyi yazdı."
Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.
1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî radıyallâhu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, mahlûkatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi:
"El-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi: el-Amâ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."
Tirmizî, Tefsir, Hud (3108).
1658 - Târık İbnu Şihâb radıyallâhu anh anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki: "Birgün Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak geçmiş olan gelecek olan bütün safaları cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir kısmı unuttu."
Buharî, Bed'ul-Halk 1.
1659 - İbnu Mes'üd radıyallâhu anh. anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükâtın en sevgilisi olana bindireceğim."
Rezin ilavesi.
1660 - Hz. Câbir radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Allah'ın meleklerinden olan Arş'ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir."
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).
1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib radıyallâhu anh anlatıyor: "Bathâ nâm mevkide, aralarında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın da bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes ona baktı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Evet, bu buluttur!" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet, müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet, anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm:
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.
"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.
"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki semanın uzaklığı da böyledir."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:
"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabâni keçi süretinde melek var. Bunların sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisinde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var. Allah, bütün bunların fevkindedir."
Tirmizî, Tefsir, Hâkka, (3317); Ebû Dâvud, Sünnet 19, (4723); İbnu Mâve, Mukaddime 13, (193).
Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi, Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."
Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ashalbıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti:
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân denen buluttur, bu arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir kavme göndererek su ihtiyaçlarını görür" dedi. Bir müddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst üste yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:
"İkisi arasında ne kadar uzaklık var biliyor musunuz?" diye sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Âdemoğlunun ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer saydı" hadisi zikretti."
1662 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallâhu anh'dan yapılan rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "Allah yedi semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir."
Derim ki: "Tirmizî'nin Câmi'inde yer alan Katâde hadisi, bazı takdim ve te'hirler, ziyâde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hüreyre tarikinden merfu olarak gelmiştir.
Allahu a'lem.
1663 - Cübeyr İbnu Mut'im radıyallâhu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir bedevî gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, kuraklıktan insanlar meşakkate düştüler. Aile efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için Allah'a dua et, su göndersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini, sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm adama şu mukabelede bulundu:
"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin? Sübhanallah!"
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sübhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sözüne şöyle devam etti:
"Yazık sana, mahlûkatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz. Allah'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen Allah'ın azametinin ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının şöyle üzerindedir. Parmaklarıyla işaret ederek, tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4726).
1664 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:
"Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem aleyhisselam'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahlûk olarak yarattı."
Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).
1665 - Hz. Ebu Zerr radıyallâhu anh anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın kıyametin gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).
Buhârî, Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin, (4225).
1666 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki.: "Güneş ve Ay kıyamet günü sarılırlar."
Buhâî, Bed'ül-Halk 4.
1667 - İbnu Abbâs radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Yahudiler, gök gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'dan sordular:
"Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var. Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder" diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular:
"Ya şu işitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub aleyhisselam kendisine haram kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine uygun gelen ne yiyecek, ne içecek münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."
Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).
1668 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor." Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu yaz nefesi, en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de kışta en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).
1669 - Katâde rahimehullah anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı:
1- Allah onları semaya zinet ve süs kıldı.
2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.
3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse kendi ilâve ettiği hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle söylüyorum: Allah hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. Aksini iddia edenler Allah hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.
1670 - Ebu Mûsa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazretleri, Âdem’i, yeryüzünün bütün cüzlerinden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta renkliler de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis kötü kalbli, bir kısmı iyi kalblidir."
Ebu Dâvud, Sünnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).
1671 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ, Hz. Âdem aleyhisselâm'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Teâlâ’ya hamdetti. Rabbi de ona:
"Ey Âdem, yerhamukallah Allah sana rahmet etsin, mukarreb meleklerden şu oturan gruba git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. Hz. Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler:
"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem aleyhisselam Rabbine döndü. Rabbi ona:
"Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır" dedi.
Allah Teâlâ Hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:
"Dilediğini seç!" dedi. Hz. Âdem:
"Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir" dedi. Sonra Allah-ü Teâlâ Hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyetinin emsâlleri vardı. Hz. Âdem aleyhisselâm:
"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teâlâ:
"Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Her insanın iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:
"Ey Rabbim! Bu kimdir?" dedi. Rabb Teâlâ hazretleri:
"Bu senin oğlun Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:
"Ey Rabbim onun ömrünü uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teâlâ:
"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:
"Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim" diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâlâ:
"Sen ve bu talebin berabersiniz" buyurdu.
Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten arza indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem aleyhisselam ona:
"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!" dedi.
Melek:
"İyi ama sen oğlun Dâvud’a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ilâve etti: "O günden itibaren yazma ve şahidlik emredildi."
Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.
1672 - Hz. Aişe radıyallâhu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı."
Müslim, Zühd 60, (2996).
1673 - İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem olsun Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Hz. İsa'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'ı tavaf ediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.
"Bu kim?" dedim.
"Meryem'in oğlu!" dediler.
Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.
"Bu kim?" dedim.
"Bu, Deccâl!" dediler.
İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."
Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."
Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).
1674 - Hz. Câbir radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler aleyhimusselam arz edildiler. Hz. Musa zayıfça bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden uzun boylu birine benziyordu. Hz. İsa’yı (aleyhisselâm) da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim aleyhisselâm'i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı yani kendisini kastediyor. Hz. Cebrail aleyhisselam'i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."
Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).
1675 - Semure İbnu Cündüb radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır. Yâfes, Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."
Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).
1676 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Zekeriyya aleyhisselam marangoz idi."
Müslim, Fedâil 169, (2379).
6618 - Mikdam İbnu Ma'dikerb ez-Zübeydi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişi elinin emeğiyle kazandığından daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. Kişinin nefsine, ailesine, çocuğuna ve hizmetçisine harcadığı sadakadır."
6619 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Emin, dürüst, müslüman tacir, kıyamet günü şehidlerle beraberdir."
6620 - Muaz İbnu Abdillah İbni Hudeyb'in amcası radıyallahu anh anlatıyor: "Biz bir cemaatte idik. Başında ıslaklık olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam çıkageldi. Birimiz ona: "Bugün sizi iyi ve ferah görüyoruz" dedi. "Evet! Elhamdulillah öyledir!" buyurdular. Sonra halk zenginlik hususunda sohbete daldılar. Aleyhissalatu vesselam: "Muttaki için zenginliğin bir zararı yok!" buyurdular. Devamla: "Ancak dediler, sıhhat, muttaki için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül hoşluğu da bir nimettir."
6621 - Ebu Humeyd es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Dünya talebinde mutedil olun. Çünkü herkes, kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır)."
6622 - Enes İbnu Malik radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Himmet yönüyle insanların en yücesi hem dünya hem de ahiret işine himmet gösteren mü'mindir."
6623 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey insanlar Allah'a karşı muttaki olun ve dünyevi talepte mutedil olun. Zira hiçbir kimse yoktur ki, Allah'ın kendisine takdir ettiği rızkını eksiksiz elde etmeden ölmüş olsun. Rızkı gecikse bile ona mutlaka kavuşacaktır. Öyleyse Allah'tan korkun ve talepte mutedil olun, gayr-ı meşru yollara sapmayın, helal olanı alın, haram olanı terk edin."
6624 - Enes İbnu Malik radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Meşru bir işten helal rızık kazanan kimse o işe devam etsin.
6625 - Nafi anlatıyor: "Ben Şam ve Mısır'a ticaret malı gönderiyordum. Irak'a da gönderdim ve mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin yanına varıp kendisine: "Ey mü'minlerin annesi! Ben Şam'a ticarete gidiyordum, şimdi Irak'a gidiyorum" dedim. Bunun üzerine: "Böyle yapma! Sana ve eski ticaret yerine ne oldu? Zira ben, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Allah Teâlâ Hazretleri, sizden birine bir ciheti rızkına sebep kılarsa, bu değişinceye veya güçleşinceye kadar onu terketmesin" buyurduğunu işittim" dedi."
6626 - Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İnsanların en çok yalan söyleyenleri boyacılar ve kuyumculardır."
6627 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Malını satışa arz eden rızka erer, muhtekir pahalanması için satmayıp bekleten de lanete uğrar."
6628 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resullullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim, buyurdular ki: "Müslümanlara bir gıda maddesinde ihtikârda bulunanı Allah Teâlâ Hazretleri cüzzam ve iflasa mahkum eder."
6629 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adama Kur'an öğretmiştim. Bana bir yay hediye etti. Bunu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a haber verdim: "Eğer onu alırsan, ateşten bir yay almış olursun" buyurdular. Ben de geri iade ettim."
6630 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam hacamat oldu ve bana emretti, ben de hacamat yapan zatın ücretini ödedim."
6631 - Ukbe İbnu Amr radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam hacamat edenin bu işten kazancını yasakladı."
6632 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki : "Satış her iki tarafın rızasıyla olur."
6633 - Attab İbnu Esad radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam onu Mekke'ye gönderdiği zaman kendisini, satın alıp da henüz teslim alınmamış bir malın kârından men etmiştir."
6634 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Bey'-i garar'dan yani tahakkuk edip etmeyeceği bilinmeyen akibeti meçhul satıştan men etti."
6635 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında fiyatlar artmıştı. Halk müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resulü fiyatları siz düzenleseniz!" dedi. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: "Ben, sizden kimsenin kendisine yaptığım bir zulmü talep etmez olduğu halde aranızdan ayrılmayı diliyorum."
6636 - Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Gerek satıcı ve gerekse alıcı iken kolaylık gösteren kimseyi Allah cennete koydu."
6637 - Kayle Ümmü Beni Emmar radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yaptığı umrelerden birinde kendisine Merve'de yaklaştım ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben alıp satan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman arzuladığımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş artırarak arzuladığım fiyata geliyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce, almayı arzuladığım fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, böyle yapmama ne dersin)" dedim.
Şu cevabı verdi: "Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istedin mi, düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin."
Aleyhissalatu vesselam sonra şunu söylediler: "Bir malı satmak istediğin zaman da versen de vermesen de yüksek fiyat değil satmak istediğin fiyatı söyle."
6638 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam güneş doğmazdan önce alış-veriş pazarlığı yapmaktan ve süt vermekte olan hayvanları kesmekten men etti."
6639 - Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, müşteri kendisine ait olmasını şart koşmamış ise, satılan hurma ağaçlarının başında bulunan meyvesinin, ağaçları aşılayanın hakkı olduğuna ve keza, müşteri, kölenin malının kendisine ait olmasını şart kılmadığı taktirde, kölenin malının satıcıya ait olduğuna hükmetti."
6640 - Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Tarttığınız zaman tartınızı ağır yapın."
6641 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Medineye geldiği vakit, halk ölçü-tartı işinde insanların en kötüsü idi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri "Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline" diye başlayan sureyi indirdi. Bundan sonra ölçü ve tartıyı güzel yaptılar."
6642 - Ebu'l Hamra radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı, yanında bir kap içinde bir miktar zahire satan bir adamın yakınlarından geçtiğini gördüm. Mübarek elini kabın içine sokup kontrol ettikten sonra adama: "Sen hile yapmışa benziyorsun. Bize hile yapan bizden değildir" buyurdu."
6643 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, biri satıcının biri de alıcının ölçekleri olmak üzere iki ölçekten geçmedikçe bir zahireyi satmayı yasakladı."
6644 - Abdullah İbnu Büsr el-Mazini ve Ebu Eyyub radiyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Zahirenizi ölçünüz ki, sizin için bereketlensin" buyurdular."
6645 - Ebu Üseyd es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Nebit çarşısına gidip ona baktılar ve: "Burası size münasib bir çarşı değildir" buyurdular. Sonra bir başka çarşıya gidip baktılar. Yine: "Burası da size uygun bir çarşı değil" buyurdular. Sonra şu çarşıya döndü, içini dolaşıp tedkik buyurdular ve:
"İşte sizin çarşınız burasıdır! Sakın burası daraltılmasın ve burada satış ve alış yapanlardan vergi alınmasın" buyurdular."
6646 - Selman radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Kim sabah namazına giderse, iman bayrağıyla gitmiş olur. Kim de çarşıya giderse o da iblis bayrağıyla gitmiş olur" buyurdular.
6647 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahım, ümmetim için perşembe günü ilk vaktin de yapılan işi mübarek kıl" diye dua ettiler.
6648 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle dua buyurdular: "Allahım, ümmetime, günün ilk vakitlerinde yaptıkları işi bereketlendir."
6649 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey insanlar! Muhaffele, yani müşteriyi aldatmak için sütü sağılmayıp memesinde kalan bir hayvanı satın alan kimse üç gün muhayyerdir. Hayvanı bu esnada geri verebilir. Eğer geri verecek olursa, hayvanla birlikte, sağdığı sütün iki mislini veya sağılan sütünün kıymetinin bir mislini buğday olarak geri versin demişti."
6650 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Doğru söyleyen ve doğruluğu mucizelerle tasdik edilen Ebu'l-Kasım aleyhissalatu vesselam üzerine şehadet ederim ki, O bize şöyle buyurdular: "Muhalleb sütü memede hapsedilmiş hayvanları satmak aldatmacadır ve aldatma işi hiçbir mü'mine helal olmaz."
6651 - Semüre İbnu Cündüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Satılan kölenin uhdesi yani alıcısının muhayyerliği veya satıcısının zimmetinde olduğu müddet üç gündür."
6652 - Vâsile İbnu'l-Eska' radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir şeyi, ayıbını açıklamadan satarsa daima Allah'ın gadabına ve meleklerin lânetine maruz kalır."
6653 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a esirler getirildiği zaman, aile efradını birbirinden ayırmak istemediği için hepsini bir kişiye verirdi."
6654 - Hz. Enes radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mü'minlerin annesi Safiyye radıyallahu anhâ'yı yedi baş cariye köle ile satın aldı."
6655 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışarıdan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar faiz yiyenler!" dedi."
6656 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Faiz yetmiş çeşit günaha sebeptir. En hafifi kişinin anasıyla zina yapması gibidir."
6657 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Faiz yetmiş üç kapı (çeşit) dir.”
6658 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "En son inen ayet, faizle ilgili olan ayettir. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm onu bize açıklamadan vefat etti. Öyleyse faizi de faiz şüphesi olan muameleyi de bırakın."
6659 - Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm'a bir adam gelip: "Yahudilerden bir aileyi kastederek "Falanın oğulları müslüman oldular. Ancak pek acıktılar, tekrar İslâm'dan dönmelerinden korkuyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Kimin yanında birşeyler var?" diye sordu. Yahudilerden biri: "Benim yanımda şu şu kadar nakit var, zannedersem üçyüz dinar demişti. Falan ailenin bahçesinden alınacak meyve için şu fiyatla selem akdini yaparım" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Şu kadar vade ile şu fiyata" olur, falan ailenin bahçesinden elde edilecek meyve kaydı olmaz" buyurdu."
6660 - Salih İbnu Süheyb, babası Süheyb İbnu Sinan'dan naklediyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm buyurdular ki: "Üç şey vardır ki onlarda bereket vardır: "Belli bir vade ile olan satış, Mukâraza (denilen ortaklık çeşidi), satmak için değil, ev için buğday-arpa karışımı."
6661 - Hz. Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Benim mal ve çocuğum var. Babam da malımı kökünden kurutmak, tüketmek ister" dedi. Aleyhissâlatu vesselâm: "Sen de malın da babana aitsiniz" buyurdular."
6662 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir çobanın sürüsünün yanına geldiğin vakit, ona üç kere nida et! Çoban cevap verirse ne âlâ, vermezse, fesada sebep olmadan sürü sağıp götürmeden sütünden iç. Bir bahçenin duvarına geldin mi, bahçe sahibini üç kere çağır. Cevap verirse ne âlâ, kendinden isteyerek ihtiyacını gör, aksi takdirde fesada sebep olmadan yiyebilirsin."
6663 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir sefer sırasında biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte idik. Derken, memeleri ida denilen bir bitki ile bağlanmış bir deve sürüsüne rastladık. Sütten istifade için sürüye yaklaştık. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bizi çağırdı, hemen yanına gittik. "Bu develer müslüman bir aileye ait, bu onların zaruri gıdalarıdır ve Allah'tan sonra muhtaç oldukları bereketleri hayırlı mallarıdır. İçinde azıklarınız bulunan dağarcıklarınızın yanına vardığınızda, onların içindeki erzakınızın çalınmış olması sizi sevindirir mi? Bunu adalete uygun bulur musunuz?" buyurdular. Ashab: "Hayır!" deyince: "İşte bu sizin yapmak istediğiniz de öyle bir iştir" buyurdu. Biz: "Yiyip içmeye muhtaç olursak ne dersiniz?" diye sorduk. Şu cevabı verdi: "Yiyin fakat taşımayın, için fakat taşımayın!"
6664 - Ümmü Hâni radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana; "Koyun ve keçi edin. Zira onda bereket vardır, buyurdular."
6665 - Urve el-Bârikî radıyallahu anhüma, "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakletmiştir: "Deve, sahipleri için bir izzet vesilesidir. Koyun ve keçi de berekettir. Hayır, kıyamete kadar atın alnına bağlanmıştır."
6666 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Koyun ve keçi cennet hayvanlarındandır."
6667 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zenginlere koyun, keçi edinmelerini emretti ve buyurdu ki: "Zenginlerin tavuk edinmeleri halinde, Allah, köylerin helak olmasına izin verir."
193 - Ebu Sa'id el-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurdu: "Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen peygamberler, sıddikler, şehidler ve sâlihlerle beraberdir."
Tirmizî, Büyû 4, (1209); İbnu Mâce, Ticârât 1, (2139).
194 - Tirmizî'nin, Rifâ'a İbnu Râfi'den yaptığı diğer bir rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kıyamet günü tüccarlar, fâcirler günahkârlar olarak diriltilecekler. Ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doğruluktan ayrılmayanlar müstesna"
Tirmizî, Büyû 4 (1210); İbnu Mâce, Ticârât3, (2146).
195 - Kays İbnu Ebî Gareze el-Gıfârî radıyallahu anh anlatıyor: "Biz hicret etmezden önce simsarlar olarak isimlendiriliyorduk. Bir gün, Medine'de, bize Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm uğradı. Bize ondan daha iyi bir isim verdi. Buyurdu ki: "Ey tüccarlar, satış işine, yemin ve boş söz karışır..."
Bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Satış işine yemin ve yalan bulaşmaktadır, siz Rabbin gadabını söndüren sadaka karıştırın"
Ebu Dâvud, Büyû 1, (3326,3327); Tirmizî, Büyû 4, (1208); Nesâî, Eymân 7, (7, 15).
196 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'i işittim, diyordu ki: "Ticarette yalan yemin, tüccarın zannınca mala rağbeti artırır. Hâlbuki gerçekte kazancı giderir."
Buhârî, Büyû 26; Müslim, Müsâkât 13 (1607); Ebu Dâvud, Büyû 6, (3335); Nesâî, Büyû 5, (7, 246).
Hadis'in metni Buhârî ve Müslim'deki metindir. Ebu Dâvud'da "Bereketi giderir" şeklindedir.
197 - Hakim İbnu Hizâm radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: Alıp-satanlar birbirlerinden ayrılmadıkça vazgeçmekte muhayyerdirler. Alıp-satanlar alış-verişi sıdk ve doğruluk üzere yapar kusuru beyan ederlerse alış-verişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler kusurları gözlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alış-verişlerinin bereketini kaybederler."
Bir rivayet şöyledir: "Alış-verişlerinin bereketi yok edilir: Yalan yemin malı rağbetli, kazancı bereketsiz kılar."
Buhârî, Büyû 19, 22, 44, 46; Müslim, Büyû, 47, (532); Ebu Dâvud, Büyû 53, (3459); Tirmizî, Büyû 26, (1246); Nesâî, Büyû 3, (7, 244-245).
198 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Satışında, satın alışında, borcunu ödeyişinde cömert ve kolaylaştırıcı davranan kimseye Allah rahmetini bol kılsın."
Buhârî, Büyû 16; Tirmizî Büyû 75, (1320).
199 - Tirmizî'nin rivayeti şöyledir: "Allah, sizden önce yaşamış olan bir kimseye rahmetiyle muamele etti. Çünkü bu adam satınca kolaylık gösterir, satın alınca kolaylık gösterir, alacağını isteyince kabalık ve sertlik değil, anlayış ve kolaylık gösterirdi."
Tirmizî, Büyû 75. (1320).
200 - Tirmizî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurur: "Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever."
Tirmizî, Büyû 75 (1319).
201 - Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedrî radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittiklerini anlatır: "Sizden önce yaşamış olan birisine, ruhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi, sordu:
"-Bir hayır işledin mi?" Adam:
"-Bilmiyorum" diye cevapladı. Kendisine tekrar:
"-Hele bir düşün belki hatırlarsın dendi. Adam:
"-Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken, insanlarla alış-veriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini uzatır, fakire de ödeme işlerinde müsâmaha ve bazı eksikliklerini bağışlamak sûretiyle kolaylık gösterirdim" dedi.
Allah onu bu kadarcık iyiliği sebebiyle affedip cennetine koydu."
Buhârî, Büyû 17-18, Enbiyâ 50, İstikrâz 5; Müslim, Müsâkât 26-31, (1560).
202 - Amra Bintu Abdirrahmân radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir adam bir meyve bahçesinin meyvelerini toptan satın aldı. Meyveyi toplayıp miktarını tayin edince, tahmin edilenden noksan buldu. Bahçe sahibini görerek eksik çıkan kısmı hesaptan düşmesini veya alım-satım akdinden dönmesini talep etti. Fakat adam teklif edilenleri kabul etmemeye yemin etti. Bunun üzerine müşterinin annesi, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'e müracaat ederek durumu arzetti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "O adam, hayır yapmamaya yemin etmiştir" buyurdu. Bu sözü işiten bahçe sâhibi Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'e gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, talebini kabul ettim" dedi.
Muvatta, Büyû 15, (2, 621); Buhârî, Sulh 10; Müslim, Müsâkât 19, (1557).
203 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki:
"Kim bir müslümanın ikâlesini yani alım-satım akdini feshetmesini kabul ederse, Allah da onu düşmekten kurtarır."
Ebu Dâvud, Büyû 54, (3460); İbnu Mâce, Ticârât 26, (2199).
204 - İbnu Ömer anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şer'i hukuku ödemek için vezin'de Mekke halkının vezn'i esastır, keyl'de de Medine halkının keyl'i esastır."
Ebu Dâvud, Büyû 8, (3340); Nesâî, Büyû 54, (7, 284).
205 - Mikdâm İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakletti: "Yiyeceklerinizi kîle ile ölçün, sizin için mübarek kılınsın."
Buhârî, Büyû 52.
206 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm mikyal (ölçek) ve mîzân (terazi) kullananlara şöyle hitab etti: "Sizler bizden önce gelip geçen kavimleri helâk eden iki işi üzerinize almış bulunmaktasınız."
Tirmizî, Büyû' 9, (1217).
207 - İbnu Harmele radıyallahu anh anlatıyor: "Ümmü Habib Bintü Züeyb İbnu Kays el-Müzenniyye, bize ölçüm işlerinde kullanılan bir sa' bağışladı. Ümmü Habib bize rivayet etti ki, kendisine, İbnu Ahî Safiyye'den geldiğine göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın zevce-i pâkleri Safiyye vâlidemiz radıyallahu anhâ bağışlanan bu sâ'in, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'in kullandığı sâ' olduğunu söylemiştir. Râvilerden Enes İbnu İyâz der ki: "Ben bu sâ'ı denedim, kontrol ettim gördüm ki bu sâ', Emevî Halifesi Hişâm İbnu Abdi'l-Melik'in kullandığı müdd'le iki buçuk müdd miktarında idi."
Ebu Dâvud, Eyman 18, (3279).
208 - Es-Sâib İbnu Yezîd radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm devrinde bir sâ', bugün sizlerin kullanmakta olduğunuz müdd'le, bir müdden üçte bir müdd miktarında fazla idi. Ancak bu miktara Ömer İbnu Abdilaziz merhum zamanında ilâve bulunuldu.
Buhârî,, İ'tisam 16, Kefârât 5; Nesâî, Zekât 44, (5, 54).
209 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sattığın zaman tart, satın alınca tarttır."
Buhârî, Büyû' 51.
210 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular: "Allah'ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en ziyade nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır."
Müslim, Mesâcid 288, (671).
211 - Selman radıyallahu anh diyor ki: "Elinden geliyorsa, çarşıya ilk giren olma. Oradan son çıkan da olma. Çünkü çarşı, şeytanın, insanları şaşırtmak için kıyasıya savaş verdiği yerdir, bayrağı da orada dalgalanır."
Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 100,(2451).
212 - Hz. Ömer radıyallahu anh: "Bizim çarşımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın" buyurmuştur.
Tirmizî, Vitr 21, (487).
213 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh buyurmuştur ki: "Ben, Şam'daki Ümeyye Camii'nin merdivenlerinde bir dükkân sahibi olup, her gün elli dinar kazanıp Allah yolunda harcamak ve bu esnada namazlarımı da hep cemaatle kılmak, Allah'ın helal kıldıklarını da haram etmemek şartlarını arzulamaktan ziyade, Allah-ü Teâlâ’nın, haklarında: "...o kimseler ki ne bir ticaret ne de bir alış veriş onları Allah'ı zikretmekten alıkoymaz" (Nur, 36) övgüsünü kullandığı kimselerden olmamaktan korkarım."
Bu rivayet Rezîn'in ilâvesidir.
214 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: Mekke'nin fethedildiği sene Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'i Mekke'de işittim, şöyle buyuruyordu: "Cenab-ı Allah içki, ölmüş hayvan, domuz ve putun alım-satımını yasakladı." Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resûlü "ölmüş hayvanların iç yağı hakkında ne buyurursunuz, zîra onunla gemiler yağların, derilere sürülür, kandiller aydınlatılır" dendi. Cevâben: "Onun satışı haramdır" buyurdu ve ilâve etti: "Allah Yahudilerin canını alsın. Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağını haram kıldığı vakit bu yağı erittiler, sonra satıp parasını yediler."
Buhârî, Büyû 112, Meğâzî 50; Müslim, Müsâkât 71 (1581); Ebu Dâvud, Büyû 66 (3486); Tirmizî, Büyû 93, (7, 309-310); İbnu Mâce, Ticarât 11, (2167).
215 - Abdurrahman İbnu Va'le'nin anlattığına göre, İbnu Abbas radıyallahu anh'dan üzüm şırası hakkında sorunca ondan şu cevabı almıştır: "Adamın biri Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm'a bir şarap dağarcığı hediye etmişti, kendisine "Allah'ın bunu haram kıldığını bilmiyor musun?" dedi. Adam: "Hayır bilmiyorum" cevabını verdi ve yanında bulunan birisine birşeyler fısıldadı. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm adama "Ona ne fısıldadın?" diye sorunca adam: "Onu satmasını emrettim" dedi. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm: "İçilmesi haram olanın satılması da haramdır" buyurdu ve iki şarap dağarcığının ağızlarını açarak içlerini boşalttı."
Müslim, Musâkat 68, (1579); Muvatta, Eşribe 12, (2, 846), Nesâî, Büyû 90, (7, 307-308).
216 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'i Kâbe'nin yanında otururken gördüm. Bir ara başını semaya kaldırarak güldü ve şunu söyledi: "Allah Yahudilere lânet etsin, Allah Yahudilere lânet etsin, Allah Yahudilere lânet etsin! Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağını yasaklamıştı, tutup bunu sattılar ve parasını yediler. Hâlbuki Allah bir millete bir şeyin yenmesini haram etti mi, onun parasını da haram etti demektir."
Ebu Dâvud, Büyû 66 (3488).
217 - El-Muğîre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm buyurdu ki: "Kim içki satarsa, hınzır kasaplığı da yapsın"
Ebu Dâvud, Büyû 66, (3489).
218 - Ebu Talha radıyallahu anh anlattığına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan "İçkiye vâris olan yetimler" hakkında sormuştur. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Dök onu!" emretmiştir. Ebu Talha: "Sirke yapsam olmaz mı?" deyince de "Hayır!" diye cevap vermiştir."
Ebu Dâvud, Eşribe 3 (3675); Tirmizî, Büyû 58, (1293).
Tirmizî'nin rivayetinde: "Şarabı dök, küplerini de kır" buyurmuştur.
219 - İbnu Ömer radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle demiştir: "Bir yiyecek satın alan kimse, onu kabzetmeden önce satamaz."
Buhârî, Büyû 49, 51, 54, 55, Hudud 42; Müslim, Büyû 29, 35, 40, 41, (1525-1526-1528-1529); Nesâî, Büyû 55, (7, 286-287); Ebu Dâvud, Büyû 67 (3492); Tirmizî, Büyû 56 (1291); Muvatta, Büyû 40, (2, 640-641); İbnu Mâce, Ticarât 37, (2226).
220 - Bir diğer rivayette: "...malı kabzedinceye kadar" ziyadesi vardır. İbnu Ömer der ki: "Biz hayvanla gelenlerden tartmadan göz kararıyla yiyecek satın alırdık. Sonra Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm satın aldığımız bu şeyleri başka yere naklederek yerini değiştirmeden satmamızı yasakladı."
Müslim, (1527).
221 - Hakîm İbnu Hizâm radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, bana gelip, birşeyler almak isteyenler oluyor. Hâlbuki istenen şey bende yoktur. Bu durumda bilâhere çarşıdan satın alarak teslim etmek üzere istenen şeyi satayım mı?"
"Hayır dedi, yanında mevcut olmayan şeyi satma."
Nesâî, Büyû 60, (7, 289), Ebu Dâvud, Büyû 70 (3503); Tirmizî, Büyû 19, (1232); İbnu Mâce, Ticarât 20, (2187).
222 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kimsenin, yiyecek maddesini tam olarak kabzetmiş olmadan satmasını yasakladı. Tâvus derki: "İbnu Abbas'a "Bu nasıl olur?" diye sordum da bana şu cevabı verdi: "Bu dirhemlerin dirhemlerle alınıp satılmasıdır, yiyecek maddesi ise tehir edilmiştir."
Beş kitap'ta da tahriç edilmiştir.
223 - Süleyman İbnu Yesar radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Hüreyre radıyallahu anh Mervân İbnu'l-Hakem'e:
-Sen faiz ticaretini helâl kıldın dedi. Mervan:
-Ne yapmışım? diye sordu. Ebu Hüreyre tekrar:
-Sen sened satışını helâl addetmişsin. Hâlbuki Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, tam olarak kabzedilmezden önce yiyecek satışını yasakladı, dedi. Râvi der ki: "Bu konuşma üzerine Mervan halka hitap ederek sened satışını yasakladı." Süleyman ilâve etti: "Ben muhafızların bu senedleri, halkın elinden topladıklarını gördüm."
Müslim, Büyû 40 (1528).
224 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Bir sefer sırasında Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'le beraber bulunuyorduk. Ben Hz. Ömer'e ait, yüke yeni alıştırılan henüz zabtı zor bir devenin üzerindeydim. Deve dik başlılık edip cemaatin önüne önüne giderdi. Babam Ömer radıyallahu anh devenin bu davranışından üzülür, onu tekrar geriye atardı. Bana da: "Devene sâhib ol, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın önüne geçmesin" derdi. Sonunda Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
-Ey Ömer, onu bana sat dedi.
-Pekâla, o senin olsun ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Böylece deveyi Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm ondan satın almış oldu. Sonra da Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana dönerek: "Ey Abdullah, deveyi sana bağışladım, artık o senindir, onu istediğin gibi kullan" dedi.
Buhârî, Büyû 47, Hibe 25.
225 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle emretti: "Ağaçların üzerinde o yılın meyveleri olgunlaşmaya sâlih olduğu kızarmak, sararmak suretiyle zâhir olana kadar, meyveleri satmayın. Yaş hurmayı kuru hurma karşılığında da satmayın."
Yine Abdullah İbnu Ömer, Zeyd İbnu Sabit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yaş hurmayı kurusu ile değiştirmeyi yasakladıktan sonra, ariyyenin muayyen bir ağacın başındaki yaş hurmayı yerdeki yaş veya kuru hurma ile tebdiline müsaade buyurdu. Bu çeşit bir değiş tokuşa başka alım-satımlarda müsaade buyurmadı." İbnu Ömer'e meyvenin sâlih olarak ortaya çıkması nedir? diye sorulunca şu cevabı verirdi: "Meyvenin afete uğrayarak zarar görme tehlikesini atlatmasıdır."
Buhârî, Büyû 82-87, Müsâkat 17, Selem 4; Müslim, Büyû 51, 59, 79, (1534, 1535, 1539); Ebu Dâvud, Büyû 20, (3361); Nesâî, Büyû 28 (7, 262-263), 40 (7, 270-271), Eymân 45 (7, 33); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2214-2215); Muvatta, Büyû 10, (2, 618).
226 - Buhârî'nin dışındaki müelliflerin kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denir: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm meyvesi olgunlaşıncaya kadar hurmayı, dânesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar başağı satmaktan men etti. Bu muameleden satıcı da alıcı da yasaklanmıştır.
Müslim, Büyû 50, (1535); Ebu Dâvud, Büyû 23, (3368); Tirmizî, Büyû 15, (1226-1227); Nesâî, Büyû 40, (7, 270, 271); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2214-2215).
227 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm olgunlaşmazdan önce meyvenin ağacın başında iken satılmasını yasakladı. Kendisine aleyhissalâtu vesselâm meyvenin olgunlaşması ile ne kastediliyor? diye sorulunca: "Onun kızarması ve sararmasıdır" diye açıkladı ve ilave etti: "Cenâb-ı Hakk bir âfet vererek meyveye mâni olacak olsa, kardeşinden aldığın parayı nasıl helâl addedeceksin?"
Buhârî, Büyû' 83, Selem 4; Müslim, Müsâkat 15-17 (1555), Büyû 49, 50 (1534-1554); Muvatta, Büyû 11 (2, 618); Ebu Dâvud, Büyû 23, (3367); İbnu Mâce, Ticarât 61, (2284).
228 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm alacalanmazdan önce meyvenin satılmasını yasakladı. "Meyvenin alacalanması nedir?" diye sorulunca: "Kızarması, sararması ve yenir hâle gelmesidir" diye açıkladı.
Buhârî, Büyû 83, Zekât 58; Müslim, Büyû 53 (1536); Ebu Dâvud Büyû' 23, (3370-3373); Nesâî, Büyû 28, (7, 264).
229 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm siyahlanmazdan önce üzümün, sertleşmezden önce hububatın satılmasını yasakladı."
Ebu Dâvud, Büyû 23, (3371); Tirmizî, Büyû 15 (1228); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2217).
230 - Hârice İbnu Zeyd radıyallahu anh'in anlattığına göre, babası, süreyya yıldızı doğmadıkça meyve satmazdı.
Muvatta, Büyû 13, (2, 619).
231 - Sehl İbnu Ebî Hasme radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve "Bu riba'dır, buna müzâbene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti. Ariyye bahçe sâhibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmîn eder. Bunun bedelince yaş hurma satın alıp yer".
Buhârî, Büyû 83, Şürb 17; Müslim, Büyû 64, (1540); Ebu Dâvud, Büyû 20, (3363); Tirmizî, Büyû 64, (1303); Nesâî, Büyû 35, (7, 268).
Tirmizî bir başka rivayette şu ilâveyi kaydeder: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmînî karşılığıyla satmayı yasakladı." Yahya İbnu Said ariyye'yi şöyle açıkladı: "Kişinin âilesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, miktarını tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karşılığında satın almasıdır."
232 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh dedi ki: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm, kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satın alınmasına, beş vask veya beş vasktan az miktar için izin verdi." Ravilerden biri, "beş vask" mı dedi, yoksa "beş vasktan az" mı dedi diye şüphe etmiştir.
Buhârî, Büyû, 83 (Şürb 17); Müslim, Büyû 71, (1541); Ebu Dâvud, Büyû 21, (3364); Nesâî, Büyû 35, (7, 268); Tirmizî, Büyû 63, (1301); Muvatta, Büyû 14, (2, 620).
233 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm müzâbene ve muhâkala'yı yasakladı. Müzâbene, yeni meyvenin daha hurma, ağacının başında iken satın alınmasıdır. İmam Malik "...kuru hurma vererek" ziyadesini kaydetti.
Muhâkale de buğday karşılığında tarlanın kiralanmasıdır.
Buhârî, Büyû 82; Müslim, Büyû 105, (1546); Muvatta, Büyû 23-25 (2, 625); Nesâî, Müzâra'a 45, (7,39).
234 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müzâbene'yi yasakladı. Müzâbene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma mukabili satmaktır, keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmaktır."
Buhârî, Büyû 75, 82; Müslim, Büyû 74 (1542); Ebu Dâvud, Büyû 18 (3361); Nesâî, Büyû 33, (7, 266); Tirmizî, Büyû 63, (1300); Muvatta, Büyû 23, (2, 624).
235 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ekini, ölçekli olarak buğdayla satmaktan yasakladı."
Ebu Dâvud, Büyû 19, (3361).
236 - Sahiheyn'in Hz. Câbir'den kaydettikleri bir rivayet de şöyle: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Muhâbere ve Muhâkale'yi yasakladı. Atâ der ki: "Cabir bize şu açıklamayı yaptı: Mahâbere: Boş araziyi, sahibi bir başkasına verir. Alan adam bütün masrafları karşılayarak tarlayı eker. Tarla sahibi mahsülden hisse alır. Müzabene'ye gelince, bunun "daha ağaçta iken yaş hurmayı, kuru hurma ile ölçekle satmak" olduğunu söyledi. Muhâkale ise, ekinden cari bir alış-veriş, müzâbene'ye benzer, ekinin ölçekle buğday mukabili satılmasıdır.
Buhari, Şürb 17, Müslim, Büyü 53, (1536); Tirmizi, Büyü' 55, (1290), 72, (1313); Ebu Davud, Büyü 24, (3374-3375); Nesai, Büyü 39, (7, 270).
237 - Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam muhâkale, müzâbene, muâveme ve muharebe suretiyle yapılan alış-verişleri yasakladı. Ravi der ki: Muâveme, bir kaç yılı içine alan bir satıştır. Keza, sünya'yı da yasakladı" Sünen müellifleri şu ziyadeyi kaydederler. "...bilinme durumu hâriç"
Müslim, Büyû, 85 (1536).
238 - Nesâî'nin diğer bir rivayetinde: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm “... muhâdara ve muhâbere satışlarını yasakladı" der. Ravi şu açıklamayı yaptı: Muhâdara, hurmanın alaca düşmezden önce satılmasıdır, muhâbere de, yığının, miktarını göz kararıyla tahmin edip şu kadar bu kadar sa'ya satmaktır.
Buhârî, Enes'ten şu ziyadeyi kaydetti: "...mülâmese ve münâbeze'yi de... yasakladı."
239 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdu ki: "Efendisinden çocuk doğuran cariyeyi efendisi artık satamaz, hibe edemez, miras olarak da bırakamaz. Hayatta kaldığı müddetçe ondan istifade eder. Ölecek olursa cariye hür olur."
Muvatta, Itk 6, (2, 776).
240 - Rezîn, Hz. Câbir radıyallahu anh'in şu sözünü kaydeder: "Biz Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm ve Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh zamanında ümmü veled'i satardık. Hz. Ömer bu alış-verişten bizi yasaklayınca terk ettik." İbnu'l-Esir: "Bu rivayeti ana kaynaklarda (Usûl) göremedim" der.
Ebu Dâvud, Itk 8, (3953); İbnu Mâce, Itk 2, (2517).
241 - İbnu Ömer radıyallahu anh diyor ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm velâ'nın alım-satımını ve hibe edilmesini yasakladı."
Buhârî, Itk 10, Feraiz 21; Müslim, Itk 16, (1506); Ebu Dâvud, Feraiz 14, (2919); Tirmizî, Büyû' 20 (1236); Muvatta, Itk, 10 (2, 782); İbnu Mâce, Feraiz 15, (2747); Nesâî, Büyû 87, (7, 306).
Bazı âlimler, hadisteki "...hibe edilmesini..." kısmının, Hz. Peygamber (aleyhissâlatu vesselâm)'in sözü olamayacağını iddia etmiştir.
242 - İyas İbnu Abdillah radıyallahu anh "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'in suyun satılmasını yasakladığını" rivayet etmiştir.
Ebu Dâvud, Büyû 63, (3478); Tirmizî, Büyû 44, (1271); Nesâî, Büyû 88, (7, 307); İbnu Mâce, Rühûn 18, (2477).
243 - Hz. Câbir' radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm "Suyun fazlasını satmayı yasaklamıştır."
Müslim, Musâkat, 34 (1565); Nesâî, Büyû 89, (307); İbnu Mâce, Rühûn 18, (2477).
244 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Ot satmak maksadıyla suyun fazlası satılmaz" dediğini rivayet etmiştir.
Buhârî, Şürb 2, Hiyel 5; Müslim, Musâkât 38, (1566); İbnu Mâce, Rühûn 19, (2478).
245 - Nesâî dışındaki beş kitapta geldiğine göre, Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle emretmiştir: "Ota mâni olmak maksadıyla suyun fazlasına mâni olmayın."
Buhârî, Müsâkât 2, Hiyel 5; Müslim, Musâkât 37, (1566); Muvatta, Akdiye 29, (2, 744); Ebu Dâvud, Büyû 62, (3473); Tirmizî, Büyû 24 (1272); İbnu Mâce, Rühûn, 19, (2478).
246 - Amra Bintu Abdirrahmân'ın naklettiğine göre Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "Kuyu suyunun fazlası yasaklanamaz."
Muvatta, Akdiye 30, (2, 745); İbnu Mâce, Rühûn 19, (2479).
247 - Muhâcirlerden bir kişi şunu anlatmıştır: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'le birlikte üç defa gazveye katıldım. Onun şöyle söylediğini işittim: "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, otda ve ateşte."
Ebu Dâvud, Büyû 62, (3477); İbnu Mâce, Rühûn 16, (2473).
Hadis-i şerif, hadisi şerifler,hadis,hadisler,ayet,sahih hadis
1656 - İmran İbnu Husayn radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna girmiştim. O sırada Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen:
"Bize müjde verdin. Öyle ise beytü'l-mâlden iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna Hayber'in fethi sırasında Yemen halkından bir grup Eş'ârî girmişti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:
"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu yaratılış işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek her şeyi yazdı."
Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.
1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî radıyallâhu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, mahlûkatını yaratmazdan önce Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi:
"El-Amâ'da idi. Ne altında hava, ne de üstünde hava vardı. Arşını su üzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu söyledi: el-Amâ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."
Tirmizî, Tefsir, Hud (3108).
1658 - Târık İbnu Şihâb radıyallâhu anh anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki: "Birgün Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm aramızdan doğrularak mahlükatın ilk yaratılışından başlayarak geçmiş olan gelecek olan bütün safaları cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı öğrendi, bir kısmı unuttu."
Buharî, Bed'ul-Halk 1.
1659 - İbnu Mes'üd radıyallâhu anh. anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükâtın en sevgilisi olana bindireceğim."
Rezin ilavesi.
1660 - Hz. Câbir radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Allah'ın meleklerinden olan Arş'ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivâyette bulunmam için bana izin verildi" dedi ve ilâve etti: "Onun kulak yumuşağı ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesâfedir."
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4727).
1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib radıyallâhu anh anlatıyor: "Bathâ nâm mevkide, aralarında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın da bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes ona baktı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Evet, bu buluttur!" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet, müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet, anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm:
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.
"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.
"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki semanın uzaklığı da böyledir."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:
"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabâni keçi süretinde melek var. Bunların sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisinde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var. Allah, bütün bunların fevkindedir."
Tirmizî, Tefsir, Hâkka, (3317); Ebû Dâvud, Sünnet 19, (4723); İbnu Mâve, Mukaddime 13, (193).
Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi, Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."
Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ashalbıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti:
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân denen buluttur, bu arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir kavme göndererek su ihtiyaçlarını görür" dedi. Bir müddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst üste yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:
"İkisi arasında ne kadar uzaklık var biliyor musunuz?" diye sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Âdemoğlunun ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer saydı" hadisi zikretti."
1662 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallâhu anh'dan yapılan rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "Allah yedi semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir."
Derim ki: "Tirmizî'nin Câmi'inde yer alan Katâde hadisi, bazı takdim ve te'hirler, ziyâde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hüreyre tarikinden merfu olarak gelmiştir.
Allahu a'lem.
1663 - Cübeyr İbnu Mut'im radıyallâhu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir bedevî gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, kuraklıktan insanlar meşakkate düştüler. Aile efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için Allah'a dua et, su göndersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini, sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm adama şu mukabelede bulundu:
"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin? Sübhanallah!"
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sübhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sözüne şöyle devam etti:
"Yazık sana, mahlûkatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz. Allah'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen Allah'ın azametinin ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının şöyle üzerindedir. Parmaklarıyla işaret ederek, tıpkı üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi. "
Ebu Dâvud, Sünnet 19, (4726).
1664 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:
"Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü yaydı. Hz.Adem aleyhisselam'i cuma günü ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son mahlûk olarak yarattı."
Müslim, Sıfatu'1-Kıyâme 27, (2789).
1665 - Hz. Ebu Zerr radıyallâhu anh anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın kıyametin gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(Yâsin 38).
Buhârî, Tefsir Yâ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İmân 250, (159); Tirmizî, Tefsir, Yâ-sin, (4225).
1666 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki.: "Güneş ve Ay kıyamet günü sarılırlar."
Buhâî, Bed'ül-Halk 4.
1667 - İbnu Abbâs radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Yahudiler, gök gürültüsünün ne olduğunu Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'dan sordular:
"Bulutlara müvekkel olan melektir. Berâberinde ateşten kamçılar var. Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder" diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular:
"Ya şu işitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri için onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Doğru söyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub aleyhisselam kendisine haram kıldığı şey nedir onu söyle?" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Hz. Yakub (ırku'n-nesâ denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sütü dışında kendine uygun gelen ne yiyecek, ne içecek münâsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru söyledin" dediler."
Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).
1668 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor." Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu yaz nefesi, en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de kışta en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).
1669 - Katâde rahimehullah anlatıyor: "Bu yıldızlar üç maksatla yaratıldı:
1- Allah onları semaya zinet ve süs kıldı.
2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.
3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri sürerse kendi ilâve ettiği hissesinde hataya düşer, nasibini kaybeder, mânasız bir yükün altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle söylüyorum: Allah hiç kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de ölümünü herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. Aksini iddia edenler Allah hakkında yalan söyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibâresine kadar olan kısmı, Buhârî, Bed'ül-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.
1670 - Ebu Mûsa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazretleri, Âdem’i, yeryüzünün bütün cüzlerinden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta renkliler de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis kötü kalbli, bir kısmı iyi kalblidir."
Ebu Dâvud, Sünnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).
1671 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ, Hz. Âdem aleyhisselâm'ı yarattığı ve ruh üflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdülillah diyerek, izni ile Teâlâ’ya hamdetti. Rabbi de ona:
"Ey Âdem, yerhamukallah Allah sana rahmet etsin, mukarreb meleklerden şu oturan gruba git ve "Esselâmu aleyküm" de!" dedi. Hz. Âdem öyle yaptı. Hitab ettiği melekler:
"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem aleyhisselam Rabbine döndü. Rabbi ona:
"Bu cümle senin ve evlâdlarının aralarındaki selâmlaşmadır" dedi.
Allah Teâlâ Hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:
"Dilediğini seç!" dedi. Hz. Âdem:
"Rabbimin sağ elini seçtim! Rabbimin iki eli de sağdır, mübarektir" dedi. Sonra Allah-ü Teâlâ Hazretleri sağ elini açtı. İçinde Hz. Âdem ve onun zürriyetinin emsâlleri vardı. Hz. Âdem aleyhisselâm:
"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teâlâ:
"Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Her insanın iki gözünün arasında ömrü yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:
"Ey Rabbim! Bu kimdir?" dedi. Rabb Teâlâ hazretleri:
"Bu senin oğlun Dâvud'dur. Ben ona kırk yıllık ömür takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:
"Ey Rabbim onun ömrünü uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teâlâ:
"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:
"Ey Rabbim, ben ona kendi ömrümden altmış senesini verdim" diye ısrar etti. Bunun üzerine Rabb Teâlâ:
"Sen ve bu talebin berabersiniz" buyurdu.
Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten arza indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be yıl sayıp hesaplıyordu. Derken ölüm meleği geldi. Hz. Âdem aleyhisselam ona:
"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl ömür takdir edilmişti!" dedi.
Melek:
"İyi ama sen oğlun Dâvud’a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti; o unuttu, zürriyeti de unuttu."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ilâve etti: "O günden itibaren yazma ve şahidlik emredildi."
Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf süresinin tefsirinde geçti. Orada son cümle yoktur.
1672 - Hz. Aişe radıyallâhu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı."
Müslim, Zühd 60, (2996).
1673 - İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem olsun Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Hz. İsa'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu söyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'ı tavaf ediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.
"Bu kim?" dedim.
"Meryem'in oğlu!" dediler.
Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.
"Bu kim?" dedim.
"Bu, Deccâl!" dediler.
İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."
Zührî der ki: "İbnu Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzâalı bir kimseydi."
Buhârî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libâs 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).
1674 - Hz. Câbir radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana geçmiş peygamberler aleyhimusselam arz edildiler. Hz. Musa zayıfça bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden uzun boylu birine benziyordu. Hz. İsa’yı (aleyhisselâm) da gördüm, gördüklerim içinde ona en çok benzeyen Ürve İbnu Mes'üd idi. Hz. İbrahim aleyhisselâm'i de gördüm, gördüklerim arasında ona en çok benzeyen, arkadaşınızdı yani kendisini kastediyor. Hz. Cebrail aleyhisselam'i de gördüm. Gördüklerimden ona en ziyâde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."
Müslim, İmam 271, (167); Menâkıb 27, (3651).
1675 - Semure İbnu Cündüb radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: "Sâm, Arapların babasıdır. Yâfes, Rumların babasıdır. Hâm Habeşîlerin babasıdır."
Tirmizî, Tefsîr, Sâffât, (3229), Menâkıb, (3927).
1676 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Zekeriyya aleyhisselam marangoz idi."
Müslim, Fedâil 169, (2379).
6618 - Mikdam İbnu Ma'dikerb ez-Zübeydi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişi elinin emeğiyle kazandığından daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. Kişinin nefsine, ailesine, çocuğuna ve hizmetçisine harcadığı sadakadır."
6619 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Emin, dürüst, müslüman tacir, kıyamet günü şehidlerle beraberdir."
6620 - Muaz İbnu Abdillah İbni Hudeyb'in amcası radıyallahu anh anlatıyor: "Biz bir cemaatte idik. Başında ıslaklık olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam çıkageldi. Birimiz ona: "Bugün sizi iyi ve ferah görüyoruz" dedi. "Evet! Elhamdulillah öyledir!" buyurdular. Sonra halk zenginlik hususunda sohbete daldılar. Aleyhissalatu vesselam: "Muttaki için zenginliğin bir zararı yok!" buyurdular. Devamla: "Ancak dediler, sıhhat, muttaki için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül hoşluğu da bir nimettir."
6621 - Ebu Humeyd es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Dünya talebinde mutedil olun. Çünkü herkes, kendisi için yaratılmış olana müyesserdir (kazanmaya hazırlanmıştır)."
6622 - Enes İbnu Malik radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Himmet yönüyle insanların en yücesi hem dünya hem de ahiret işine himmet gösteren mü'mindir."
6623 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey insanlar Allah'a karşı muttaki olun ve dünyevi talepte mutedil olun. Zira hiçbir kimse yoktur ki, Allah'ın kendisine takdir ettiği rızkını eksiksiz elde etmeden ölmüş olsun. Rızkı gecikse bile ona mutlaka kavuşacaktır. Öyleyse Allah'tan korkun ve talepte mutedil olun, gayr-ı meşru yollara sapmayın, helal olanı alın, haram olanı terk edin."
6624 - Enes İbnu Malik radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Meşru bir işten helal rızık kazanan kimse o işe devam etsin.
6625 - Nafi anlatıyor: "Ben Şam ve Mısır'a ticaret malı gönderiyordum. Irak'a da gönderdim ve mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin yanına varıp kendisine: "Ey mü'minlerin annesi! Ben Şam'a ticarete gidiyordum, şimdi Irak'a gidiyorum" dedim. Bunun üzerine: "Böyle yapma! Sana ve eski ticaret yerine ne oldu? Zira ben, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Allah Teâlâ Hazretleri, sizden birine bir ciheti rızkına sebep kılarsa, bu değişinceye veya güçleşinceye kadar onu terketmesin" buyurduğunu işittim" dedi."
6626 - Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İnsanların en çok yalan söyleyenleri boyacılar ve kuyumculardır."
6627 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Malını satışa arz eden rızka erer, muhtekir pahalanması için satmayıp bekleten de lanete uğrar."
6628 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resullullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim, buyurdular ki: "Müslümanlara bir gıda maddesinde ihtikârda bulunanı Allah Teâlâ Hazretleri cüzzam ve iflasa mahkum eder."
6629 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adama Kur'an öğretmiştim. Bana bir yay hediye etti. Bunu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a haber verdim: "Eğer onu alırsan, ateşten bir yay almış olursun" buyurdular. Ben de geri iade ettim."
6630 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam hacamat oldu ve bana emretti, ben de hacamat yapan zatın ücretini ödedim."
6631 - Ukbe İbnu Amr radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam hacamat edenin bu işten kazancını yasakladı."
6632 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki : "Satış her iki tarafın rızasıyla olur."
6633 - Attab İbnu Esad radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam onu Mekke'ye gönderdiği zaman kendisini, satın alıp da henüz teslim alınmamış bir malın kârından men etmiştir."
6634 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Bey'-i garar'dan yani tahakkuk edip etmeyeceği bilinmeyen akibeti meçhul satıştan men etti."
6635 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında fiyatlar artmıştı. Halk müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resulü fiyatları siz düzenleseniz!" dedi. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: "Ben, sizden kimsenin kendisine yaptığım bir zulmü talep etmez olduğu halde aranızdan ayrılmayı diliyorum."
6636 - Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Gerek satıcı ve gerekse alıcı iken kolaylık gösteren kimseyi Allah cennete koydu."
6637 - Kayle Ümmü Beni Emmar radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yaptığı umrelerden birinde kendisine Merve'de yaklaştım ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben alıp satan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman arzuladığımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş artırarak arzuladığım fiyata geliyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce, almayı arzuladığım fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, böyle yapmama ne dersin)" dedim.
Şu cevabı verdi: "Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istedin mi, düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin."
Aleyhissalatu vesselam sonra şunu söylediler: "Bir malı satmak istediğin zaman da versen de vermesen de yüksek fiyat değil satmak istediğin fiyatı söyle."
6638 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam güneş doğmazdan önce alış-veriş pazarlığı yapmaktan ve süt vermekte olan hayvanları kesmekten men etti."
6639 - Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, müşteri kendisine ait olmasını şart koşmamış ise, satılan hurma ağaçlarının başında bulunan meyvesinin, ağaçları aşılayanın hakkı olduğuna ve keza, müşteri, kölenin malının kendisine ait olmasını şart kılmadığı taktirde, kölenin malının satıcıya ait olduğuna hükmetti."
6640 - Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Tarttığınız zaman tartınızı ağır yapın."
6641 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Medineye geldiği vakit, halk ölçü-tartı işinde insanların en kötüsü idi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hazretleri "Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline" diye başlayan sureyi indirdi. Bundan sonra ölçü ve tartıyı güzel yaptılar."
6642 - Ebu'l Hamra radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı, yanında bir kap içinde bir miktar zahire satan bir adamın yakınlarından geçtiğini gördüm. Mübarek elini kabın içine sokup kontrol ettikten sonra adama: "Sen hile yapmışa benziyorsun. Bize hile yapan bizden değildir" buyurdu."
6643 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, biri satıcının biri de alıcının ölçekleri olmak üzere iki ölçekten geçmedikçe bir zahireyi satmayı yasakladı."
6644 - Abdullah İbnu Büsr el-Mazini ve Ebu Eyyub radiyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Zahirenizi ölçünüz ki, sizin için bereketlensin" buyurdular."
6645 - Ebu Üseyd es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Nebit çarşısına gidip ona baktılar ve: "Burası size münasib bir çarşı değildir" buyurdular. Sonra bir başka çarşıya gidip baktılar. Yine: "Burası da size uygun bir çarşı değil" buyurdular. Sonra şu çarşıya döndü, içini dolaşıp tedkik buyurdular ve:
"İşte sizin çarşınız burasıdır! Sakın burası daraltılmasın ve burada satış ve alış yapanlardan vergi alınmasın" buyurdular."
6646 - Selman radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Kim sabah namazına giderse, iman bayrağıyla gitmiş olur. Kim de çarşıya giderse o da iblis bayrağıyla gitmiş olur" buyurdular.
6647 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahım, ümmetim için perşembe günü ilk vaktin de yapılan işi mübarek kıl" diye dua ettiler.
6648 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle dua buyurdular: "Allahım, ümmetime, günün ilk vakitlerinde yaptıkları işi bereketlendir."
6649 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey insanlar! Muhaffele, yani müşteriyi aldatmak için sütü sağılmayıp memesinde kalan bir hayvanı satın alan kimse üç gün muhayyerdir. Hayvanı bu esnada geri verebilir. Eğer geri verecek olursa, hayvanla birlikte, sağdığı sütün iki mislini veya sağılan sütünün kıymetinin bir mislini buğday olarak geri versin demişti."
6650 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Doğru söyleyen ve doğruluğu mucizelerle tasdik edilen Ebu'l-Kasım aleyhissalatu vesselam üzerine şehadet ederim ki, O bize şöyle buyurdular: "Muhalleb sütü memede hapsedilmiş hayvanları satmak aldatmacadır ve aldatma işi hiçbir mü'mine helal olmaz."
6651 - Semüre İbnu Cündüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Satılan kölenin uhdesi yani alıcısının muhayyerliği veya satıcısının zimmetinde olduğu müddet üç gündür."
6652 - Vâsile İbnu'l-Eska' radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir şeyi, ayıbını açıklamadan satarsa daima Allah'ın gadabına ve meleklerin lânetine maruz kalır."
6653 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a esirler getirildiği zaman, aile efradını birbirinden ayırmak istemediği için hepsini bir kişiye verirdi."
6654 - Hz. Enes radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mü'minlerin annesi Safiyye radıyallahu anhâ'yı yedi baş cariye köle ile satın aldı."
6655 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışarıdan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar faiz yiyenler!" dedi."
6656 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Faiz yetmiş çeşit günaha sebeptir. En hafifi kişinin anasıyla zina yapması gibidir."
6657 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Faiz yetmiş üç kapı (çeşit) dir.”
6658 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "En son inen ayet, faizle ilgili olan ayettir. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm onu bize açıklamadan vefat etti. Öyleyse faizi de faiz şüphesi olan muameleyi de bırakın."
6659 - Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm'a bir adam gelip: "Yahudilerden bir aileyi kastederek "Falanın oğulları müslüman oldular. Ancak pek acıktılar, tekrar İslâm'dan dönmelerinden korkuyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Kimin yanında birşeyler var?" diye sordu. Yahudilerden biri: "Benim yanımda şu şu kadar nakit var, zannedersem üçyüz dinar demişti. Falan ailenin bahçesinden alınacak meyve için şu fiyatla selem akdini yaparım" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Şu kadar vade ile şu fiyata" olur, falan ailenin bahçesinden elde edilecek meyve kaydı olmaz" buyurdu."
6660 - Salih İbnu Süheyb, babası Süheyb İbnu Sinan'dan naklediyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm buyurdular ki: "Üç şey vardır ki onlarda bereket vardır: "Belli bir vade ile olan satış, Mukâraza (denilen ortaklık çeşidi), satmak için değil, ev için buğday-arpa karışımı."
6661 - Hz. Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Benim mal ve çocuğum var. Babam da malımı kökünden kurutmak, tüketmek ister" dedi. Aleyhissâlatu vesselâm: "Sen de malın da babana aitsiniz" buyurdular."
6662 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir çobanın sürüsünün yanına geldiğin vakit, ona üç kere nida et! Çoban cevap verirse ne âlâ, vermezse, fesada sebep olmadan sürü sağıp götürmeden sütünden iç. Bir bahçenin duvarına geldin mi, bahçe sahibini üç kere çağır. Cevap verirse ne âlâ, kendinden isteyerek ihtiyacını gör, aksi takdirde fesada sebep olmadan yiyebilirsin."
6663 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir sefer sırasında biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte idik. Derken, memeleri ida denilen bir bitki ile bağlanmış bir deve sürüsüne rastladık. Sütten istifade için sürüye yaklaştık. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bizi çağırdı, hemen yanına gittik. "Bu develer müslüman bir aileye ait, bu onların zaruri gıdalarıdır ve Allah'tan sonra muhtaç oldukları bereketleri hayırlı mallarıdır. İçinde azıklarınız bulunan dağarcıklarınızın yanına vardığınızda, onların içindeki erzakınızın çalınmış olması sizi sevindirir mi? Bunu adalete uygun bulur musunuz?" buyurdular. Ashab: "Hayır!" deyince: "İşte bu sizin yapmak istediğiniz de öyle bir iştir" buyurdu. Biz: "Yiyip içmeye muhtaç olursak ne dersiniz?" diye sorduk. Şu cevabı verdi: "Yiyin fakat taşımayın, için fakat taşımayın!"
6664 - Ümmü Hâni radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana; "Koyun ve keçi edin. Zira onda bereket vardır, buyurdular."
6665 - Urve el-Bârikî radıyallahu anhüma, "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakletmiştir: "Deve, sahipleri için bir izzet vesilesidir. Koyun ve keçi de berekettir. Hayır, kıyamete kadar atın alnına bağlanmıştır."
6666 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Koyun ve keçi cennet hayvanlarındandır."
6667 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zenginlere koyun, keçi edinmelerini emretti ve buyurdu ki: "Zenginlerin tavuk edinmeleri halinde, Allah, köylerin helak olmasına izin verir."
193 - Ebu Sa'id el-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurdu: "Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen peygamberler, sıddikler, şehidler ve sâlihlerle beraberdir."
Tirmizî, Büyû 4, (1209); İbnu Mâce, Ticârât 1, (2139).
194 - Tirmizî'nin, Rifâ'a İbnu Râfi'den yaptığı diğer bir rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kıyamet günü tüccarlar, fâcirler günahkârlar olarak diriltilecekler. Ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doğruluktan ayrılmayanlar müstesna"
Tirmizî, Büyû 4 (1210); İbnu Mâce, Ticârât3, (2146).
195 - Kays İbnu Ebî Gareze el-Gıfârî radıyallahu anh anlatıyor: "Biz hicret etmezden önce simsarlar olarak isimlendiriliyorduk. Bir gün, Medine'de, bize Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm uğradı. Bize ondan daha iyi bir isim verdi. Buyurdu ki: "Ey tüccarlar, satış işine, yemin ve boş söz karışır..."
Bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Satış işine yemin ve yalan bulaşmaktadır, siz Rabbin gadabını söndüren sadaka karıştırın"
Ebu Dâvud, Büyû 1, (3326,3327); Tirmizî, Büyû 4, (1208); Nesâî, Eymân 7, (7, 15).
196 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'i işittim, diyordu ki: "Ticarette yalan yemin, tüccarın zannınca mala rağbeti artırır. Hâlbuki gerçekte kazancı giderir."
Buhârî, Büyû 26; Müslim, Müsâkât 13 (1607); Ebu Dâvud, Büyû 6, (3335); Nesâî, Büyû 5, (7, 246).
Hadis'in metni Buhârî ve Müslim'deki metindir. Ebu Dâvud'da "Bereketi giderir" şeklindedir.
197 - Hakim İbnu Hizâm radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: Alıp-satanlar birbirlerinden ayrılmadıkça vazgeçmekte muhayyerdirler. Alıp-satanlar alış-verişi sıdk ve doğruluk üzere yapar kusuru beyan ederlerse alış-verişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler kusurları gözlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alış-verişlerinin bereketini kaybederler."
Bir rivayet şöyledir: "Alış-verişlerinin bereketi yok edilir: Yalan yemin malı rağbetli, kazancı bereketsiz kılar."
Buhârî, Büyû 19, 22, 44, 46; Müslim, Büyû, 47, (532); Ebu Dâvud, Büyû 53, (3459); Tirmizî, Büyû 26, (1246); Nesâî, Büyû 3, (7, 244-245).
198 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Satışında, satın alışında, borcunu ödeyişinde cömert ve kolaylaştırıcı davranan kimseye Allah rahmetini bol kılsın."
Buhârî, Büyû 16; Tirmizî Büyû 75, (1320).
199 - Tirmizî'nin rivayeti şöyledir: "Allah, sizden önce yaşamış olan bir kimseye rahmetiyle muamele etti. Çünkü bu adam satınca kolaylık gösterir, satın alınca kolaylık gösterir, alacağını isteyince kabalık ve sertlik değil, anlayış ve kolaylık gösterirdi."
Tirmizî, Büyû 75. (1320).
200 - Tirmizî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurur: "Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever."
Tirmizî, Büyû 75 (1319).
201 - Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedrî radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittiklerini anlatır: "Sizden önce yaşamış olan birisine, ruhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi, sordu:
"-Bir hayır işledin mi?" Adam:
"-Bilmiyorum" diye cevapladı. Kendisine tekrar:
"-Hele bir düşün belki hatırlarsın dendi. Adam:
"-Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken, insanlarla alış-veriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini uzatır, fakire de ödeme işlerinde müsâmaha ve bazı eksikliklerini bağışlamak sûretiyle kolaylık gösterirdim" dedi.
Allah onu bu kadarcık iyiliği sebebiyle affedip cennetine koydu."
Buhârî, Büyû 17-18, Enbiyâ 50, İstikrâz 5; Müslim, Müsâkât 26-31, (1560).
202 - Amra Bintu Abdirrahmân radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir adam bir meyve bahçesinin meyvelerini toptan satın aldı. Meyveyi toplayıp miktarını tayin edince, tahmin edilenden noksan buldu. Bahçe sahibini görerek eksik çıkan kısmı hesaptan düşmesini veya alım-satım akdinden dönmesini talep etti. Fakat adam teklif edilenleri kabul etmemeye yemin etti. Bunun üzerine müşterinin annesi, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'e müracaat ederek durumu arzetti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "O adam, hayır yapmamaya yemin etmiştir" buyurdu. Bu sözü işiten bahçe sâhibi Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'e gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, talebini kabul ettim" dedi.
Muvatta, Büyû 15, (2, 621); Buhârî, Sulh 10; Müslim, Müsâkât 19, (1557).
203 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki:
"Kim bir müslümanın ikâlesini yani alım-satım akdini feshetmesini kabul ederse, Allah da onu düşmekten kurtarır."
Ebu Dâvud, Büyû 54, (3460); İbnu Mâce, Ticârât 26, (2199).
204 - İbnu Ömer anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şer'i hukuku ödemek için vezin'de Mekke halkının vezn'i esastır, keyl'de de Medine halkının keyl'i esastır."
Ebu Dâvud, Büyû 8, (3340); Nesâî, Büyû 54, (7, 284).
205 - Mikdâm İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakletti: "Yiyeceklerinizi kîle ile ölçün, sizin için mübarek kılınsın."
Buhârî, Büyû 52.
206 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm mikyal (ölçek) ve mîzân (terazi) kullananlara şöyle hitab etti: "Sizler bizden önce gelip geçen kavimleri helâk eden iki işi üzerinize almış bulunmaktasınız."
Tirmizî, Büyû' 9, (1217).
207 - İbnu Harmele radıyallahu anh anlatıyor: "Ümmü Habib Bintü Züeyb İbnu Kays el-Müzenniyye, bize ölçüm işlerinde kullanılan bir sa' bağışladı. Ümmü Habib bize rivayet etti ki, kendisine, İbnu Ahî Safiyye'den geldiğine göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın zevce-i pâkleri Safiyye vâlidemiz radıyallahu anhâ bağışlanan bu sâ'in, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'in kullandığı sâ' olduğunu söylemiştir. Râvilerden Enes İbnu İyâz der ki: "Ben bu sâ'ı denedim, kontrol ettim gördüm ki bu sâ', Emevî Halifesi Hişâm İbnu Abdi'l-Melik'in kullandığı müdd'le iki buçuk müdd miktarında idi."
Ebu Dâvud, Eyman 18, (3279).
208 - Es-Sâib İbnu Yezîd radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm devrinde bir sâ', bugün sizlerin kullanmakta olduğunuz müdd'le, bir müdden üçte bir müdd miktarında fazla idi. Ancak bu miktara Ömer İbnu Abdilaziz merhum zamanında ilâve bulunuldu.
Buhârî,, İ'tisam 16, Kefârât 5; Nesâî, Zekât 44, (5, 54).
209 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sattığın zaman tart, satın alınca tarttır."
Buhârî, Büyû' 51.
210 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular: "Allah'ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en ziyade nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır."
Müslim, Mesâcid 288, (671).
211 - Selman radıyallahu anh diyor ki: "Elinden geliyorsa, çarşıya ilk giren olma. Oradan son çıkan da olma. Çünkü çarşı, şeytanın, insanları şaşırtmak için kıyasıya savaş verdiği yerdir, bayrağı da orada dalgalanır."
Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 100,(2451).
212 - Hz. Ömer radıyallahu anh: "Bizim çarşımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın" buyurmuştur.
Tirmizî, Vitr 21, (487).
213 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh buyurmuştur ki: "Ben, Şam'daki Ümeyye Camii'nin merdivenlerinde bir dükkân sahibi olup, her gün elli dinar kazanıp Allah yolunda harcamak ve bu esnada namazlarımı da hep cemaatle kılmak, Allah'ın helal kıldıklarını da haram etmemek şartlarını arzulamaktan ziyade, Allah-ü Teâlâ’nın, haklarında: "...o kimseler ki ne bir ticaret ne de bir alış veriş onları Allah'ı zikretmekten alıkoymaz" (Nur, 36) övgüsünü kullandığı kimselerden olmamaktan korkarım."
Bu rivayet Rezîn'in ilâvesidir.
214 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: Mekke'nin fethedildiği sene Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'i Mekke'de işittim, şöyle buyuruyordu: "Cenab-ı Allah içki, ölmüş hayvan, domuz ve putun alım-satımını yasakladı." Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resûlü "ölmüş hayvanların iç yağı hakkında ne buyurursunuz, zîra onunla gemiler yağların, derilere sürülür, kandiller aydınlatılır" dendi. Cevâben: "Onun satışı haramdır" buyurdu ve ilâve etti: "Allah Yahudilerin canını alsın. Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağını haram kıldığı vakit bu yağı erittiler, sonra satıp parasını yediler."
Buhârî, Büyû 112, Meğâzî 50; Müslim, Müsâkât 71 (1581); Ebu Dâvud, Büyû 66 (3486); Tirmizî, Büyû 93, (7, 309-310); İbnu Mâce, Ticarât 11, (2167).
215 - Abdurrahman İbnu Va'le'nin anlattığına göre, İbnu Abbas radıyallahu anh'dan üzüm şırası hakkında sorunca ondan şu cevabı almıştır: "Adamın biri Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm'a bir şarap dağarcığı hediye etmişti, kendisine "Allah'ın bunu haram kıldığını bilmiyor musun?" dedi. Adam: "Hayır bilmiyorum" cevabını verdi ve yanında bulunan birisine birşeyler fısıldadı. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm adama "Ona ne fısıldadın?" diye sorunca adam: "Onu satmasını emrettim" dedi. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm: "İçilmesi haram olanın satılması da haramdır" buyurdu ve iki şarap dağarcığının ağızlarını açarak içlerini boşalttı."
Müslim, Musâkat 68, (1579); Muvatta, Eşribe 12, (2, 846), Nesâî, Büyû 90, (7, 307-308).
216 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'i Kâbe'nin yanında otururken gördüm. Bir ara başını semaya kaldırarak güldü ve şunu söyledi: "Allah Yahudilere lânet etsin, Allah Yahudilere lânet etsin, Allah Yahudilere lânet etsin! Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağını yasaklamıştı, tutup bunu sattılar ve parasını yediler. Hâlbuki Allah bir millete bir şeyin yenmesini haram etti mi, onun parasını da haram etti demektir."
Ebu Dâvud, Büyû 66 (3488).
217 - El-Muğîre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm buyurdu ki: "Kim içki satarsa, hınzır kasaplığı da yapsın"
Ebu Dâvud, Büyû 66, (3489).
218 - Ebu Talha radıyallahu anh anlattığına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan "İçkiye vâris olan yetimler" hakkında sormuştur. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Dök onu!" emretmiştir. Ebu Talha: "Sirke yapsam olmaz mı?" deyince de "Hayır!" diye cevap vermiştir."
Ebu Dâvud, Eşribe 3 (3675); Tirmizî, Büyû 58, (1293).
Tirmizî'nin rivayetinde: "Şarabı dök, küplerini de kır" buyurmuştur.
219 - İbnu Ömer radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle demiştir: "Bir yiyecek satın alan kimse, onu kabzetmeden önce satamaz."
Buhârî, Büyû 49, 51, 54, 55, Hudud 42; Müslim, Büyû 29, 35, 40, 41, (1525-1526-1528-1529); Nesâî, Büyû 55, (7, 286-287); Ebu Dâvud, Büyû 67 (3492); Tirmizî, Büyû 56 (1291); Muvatta, Büyû 40, (2, 640-641); İbnu Mâce, Ticarât 37, (2226).
220 - Bir diğer rivayette: "...malı kabzedinceye kadar" ziyadesi vardır. İbnu Ömer der ki: "Biz hayvanla gelenlerden tartmadan göz kararıyla yiyecek satın alırdık. Sonra Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm satın aldığımız bu şeyleri başka yere naklederek yerini değiştirmeden satmamızı yasakladı."
Müslim, (1527).
221 - Hakîm İbnu Hizâm radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, bana gelip, birşeyler almak isteyenler oluyor. Hâlbuki istenen şey bende yoktur. Bu durumda bilâhere çarşıdan satın alarak teslim etmek üzere istenen şeyi satayım mı?"
"Hayır dedi, yanında mevcut olmayan şeyi satma."
Nesâî, Büyû 60, (7, 289), Ebu Dâvud, Büyû 70 (3503); Tirmizî, Büyû 19, (1232); İbnu Mâce, Ticarât 20, (2187).
222 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kimsenin, yiyecek maddesini tam olarak kabzetmiş olmadan satmasını yasakladı. Tâvus derki: "İbnu Abbas'a "Bu nasıl olur?" diye sordum da bana şu cevabı verdi: "Bu dirhemlerin dirhemlerle alınıp satılmasıdır, yiyecek maddesi ise tehir edilmiştir."
Beş kitap'ta da tahriç edilmiştir.
223 - Süleyman İbnu Yesar radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Hüreyre radıyallahu anh Mervân İbnu'l-Hakem'e:
-Sen faiz ticaretini helâl kıldın dedi. Mervan:
-Ne yapmışım? diye sordu. Ebu Hüreyre tekrar:
-Sen sened satışını helâl addetmişsin. Hâlbuki Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, tam olarak kabzedilmezden önce yiyecek satışını yasakladı, dedi. Râvi der ki: "Bu konuşma üzerine Mervan halka hitap ederek sened satışını yasakladı." Süleyman ilâve etti: "Ben muhafızların bu senedleri, halkın elinden topladıklarını gördüm."
Müslim, Büyû 40 (1528).
224 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Bir sefer sırasında Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'le beraber bulunuyorduk. Ben Hz. Ömer'e ait, yüke yeni alıştırılan henüz zabtı zor bir devenin üzerindeydim. Deve dik başlılık edip cemaatin önüne önüne giderdi. Babam Ömer radıyallahu anh devenin bu davranışından üzülür, onu tekrar geriye atardı. Bana da: "Devene sâhib ol, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın önüne geçmesin" derdi. Sonunda Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
-Ey Ömer, onu bana sat dedi.
-Pekâla, o senin olsun ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Böylece deveyi Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm ondan satın almış oldu. Sonra da Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana dönerek: "Ey Abdullah, deveyi sana bağışladım, artık o senindir, onu istediğin gibi kullan" dedi.
Buhârî, Büyû 47, Hibe 25.
225 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle emretti: "Ağaçların üzerinde o yılın meyveleri olgunlaşmaya sâlih olduğu kızarmak, sararmak suretiyle zâhir olana kadar, meyveleri satmayın. Yaş hurmayı kuru hurma karşılığında da satmayın."
Yine Abdullah İbnu Ömer, Zeyd İbnu Sabit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yaş hurmayı kurusu ile değiştirmeyi yasakladıktan sonra, ariyyenin muayyen bir ağacın başındaki yaş hurmayı yerdeki yaş veya kuru hurma ile tebdiline müsaade buyurdu. Bu çeşit bir değiş tokuşa başka alım-satımlarda müsaade buyurmadı." İbnu Ömer'e meyvenin sâlih olarak ortaya çıkması nedir? diye sorulunca şu cevabı verirdi: "Meyvenin afete uğrayarak zarar görme tehlikesini atlatmasıdır."
Buhârî, Büyû 82-87, Müsâkat 17, Selem 4; Müslim, Büyû 51, 59, 79, (1534, 1535, 1539); Ebu Dâvud, Büyû 20, (3361); Nesâî, Büyû 28 (7, 262-263), 40 (7, 270-271), Eymân 45 (7, 33); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2214-2215); Muvatta, Büyû 10, (2, 618).
226 - Buhârî'nin dışındaki müelliflerin kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denir: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm meyvesi olgunlaşıncaya kadar hurmayı, dânesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar başağı satmaktan men etti. Bu muameleden satıcı da alıcı da yasaklanmıştır.
Müslim, Büyû 50, (1535); Ebu Dâvud, Büyû 23, (3368); Tirmizî, Büyû 15, (1226-1227); Nesâî, Büyû 40, (7, 270, 271); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2214-2215).
227 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm olgunlaşmazdan önce meyvenin ağacın başında iken satılmasını yasakladı. Kendisine aleyhissalâtu vesselâm meyvenin olgunlaşması ile ne kastediliyor? diye sorulunca: "Onun kızarması ve sararmasıdır" diye açıkladı ve ilave etti: "Cenâb-ı Hakk bir âfet vererek meyveye mâni olacak olsa, kardeşinden aldığın parayı nasıl helâl addedeceksin?"
Buhârî, Büyû' 83, Selem 4; Müslim, Müsâkat 15-17 (1555), Büyû 49, 50 (1534-1554); Muvatta, Büyû 11 (2, 618); Ebu Dâvud, Büyû 23, (3367); İbnu Mâce, Ticarât 61, (2284).
228 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm alacalanmazdan önce meyvenin satılmasını yasakladı. "Meyvenin alacalanması nedir?" diye sorulunca: "Kızarması, sararması ve yenir hâle gelmesidir" diye açıkladı.
Buhârî, Büyû 83, Zekât 58; Müslim, Büyû 53 (1536); Ebu Dâvud Büyû' 23, (3370-3373); Nesâî, Büyû 28, (7, 264).
229 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm siyahlanmazdan önce üzümün, sertleşmezden önce hububatın satılmasını yasakladı."
Ebu Dâvud, Büyû 23, (3371); Tirmizî, Büyû 15 (1228); İbnu Mâce, Ticarât 32, (2217).
230 - Hârice İbnu Zeyd radıyallahu anh'in anlattığına göre, babası, süreyya yıldızı doğmadıkça meyve satmazdı.
Muvatta, Büyû 13, (2, 619).
231 - Sehl İbnu Ebî Hasme radıyallahu anh anlatıyor: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve "Bu riba'dır, buna müzâbene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti. Ariyye bahçe sâhibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmîn eder. Bunun bedelince yaş hurma satın alıp yer".
Buhârî, Büyû 83, Şürb 17; Müslim, Büyû 64, (1540); Ebu Dâvud, Büyû 20, (3363); Tirmizî, Büyû 64, (1303); Nesâî, Büyû 35, (7, 268).
Tirmizî bir başka rivayette şu ilâveyi kaydeder: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmînî karşılığıyla satmayı yasakladı." Yahya İbnu Said ariyye'yi şöyle açıkladı: "Kişinin âilesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, miktarını tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karşılığında satın almasıdır."
232 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh dedi ki: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm, kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satın alınmasına, beş vask veya beş vasktan az miktar için izin verdi." Ravilerden biri, "beş vask" mı dedi, yoksa "beş vasktan az" mı dedi diye şüphe etmiştir.
Buhârî, Büyû, 83 (Şürb 17); Müslim, Büyû 71, (1541); Ebu Dâvud, Büyû 21, (3364); Nesâî, Büyû 35, (7, 268); Tirmizî, Büyû 63, (1301); Muvatta, Büyû 14, (2, 620).
233 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm müzâbene ve muhâkala'yı yasakladı. Müzâbene, yeni meyvenin daha hurma, ağacının başında iken satın alınmasıdır. İmam Malik "...kuru hurma vererek" ziyadesini kaydetti.
Muhâkale de buğday karşılığında tarlanın kiralanmasıdır.
Buhârî, Büyû 82; Müslim, Büyû 105, (1546); Muvatta, Büyû 23-25 (2, 625); Nesâî, Müzâra'a 45, (7,39).
234 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm müzâbene'yi yasakladı. Müzâbene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma mukabili satmaktır, keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmaktır."
Buhârî, Büyû 75, 82; Müslim, Büyû 74 (1542); Ebu Dâvud, Büyû 18 (3361); Nesâî, Büyû 33, (7, 266); Tirmizî, Büyû 63, (1300); Muvatta, Büyû 23, (2, 624).
235 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ekini, ölçekli olarak buğdayla satmaktan yasakladı."
Ebu Dâvud, Büyû 19, (3361).
236 - Sahiheyn'in Hz. Câbir'den kaydettikleri bir rivayet de şöyle: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Muhâbere ve Muhâkale'yi yasakladı. Atâ der ki: "Cabir bize şu açıklamayı yaptı: Mahâbere: Boş araziyi, sahibi bir başkasına verir. Alan adam bütün masrafları karşılayarak tarlayı eker. Tarla sahibi mahsülden hisse alır. Müzabene'ye gelince, bunun "daha ağaçta iken yaş hurmayı, kuru hurma ile ölçekle satmak" olduğunu söyledi. Muhâkale ise, ekinden cari bir alış-veriş, müzâbene'ye benzer, ekinin ölçekle buğday mukabili satılmasıdır.
Buhari, Şürb 17, Müslim, Büyü 53, (1536); Tirmizi, Büyü' 55, (1290), 72, (1313); Ebu Davud, Büyü 24, (3374-3375); Nesai, Büyü 39, (7, 270).
237 - Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam muhâkale, müzâbene, muâveme ve muharebe suretiyle yapılan alış-verişleri yasakladı. Ravi der ki: Muâveme, bir kaç yılı içine alan bir satıştır. Keza, sünya'yı da yasakladı" Sünen müellifleri şu ziyadeyi kaydederler. "...bilinme durumu hâriç"
Müslim, Büyû, 85 (1536).
238 - Nesâî'nin diğer bir rivayetinde: Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm “... muhâdara ve muhâbere satışlarını yasakladı" der. Ravi şu açıklamayı yaptı: Muhâdara, hurmanın alaca düşmezden önce satılmasıdır, muhâbere de, yığının, miktarını göz kararıyla tahmin edip şu kadar bu kadar sa'ya satmaktır.
Buhârî, Enes'ten şu ziyadeyi kaydetti: "...mülâmese ve münâbeze'yi de... yasakladı."
239 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdu ki: "Efendisinden çocuk doğuran cariyeyi efendisi artık satamaz, hibe edemez, miras olarak da bırakamaz. Hayatta kaldığı müddetçe ondan istifade eder. Ölecek olursa cariye hür olur."
Muvatta, Itk 6, (2, 776).
240 - Rezîn, Hz. Câbir radıyallahu anh'in şu sözünü kaydeder: "Biz Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm ve Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh zamanında ümmü veled'i satardık. Hz. Ömer bu alış-verişten bizi yasaklayınca terk ettik." İbnu'l-Esir: "Bu rivayeti ana kaynaklarda (Usûl) göremedim" der.
Ebu Dâvud, Itk 8, (3953); İbnu Mâce, Itk 2, (2517).
241 - İbnu Ömer radıyallahu anh diyor ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm velâ'nın alım-satımını ve hibe edilmesini yasakladı."
Buhârî, Itk 10, Feraiz 21; Müslim, Itk 16, (1506); Ebu Dâvud, Feraiz 14, (2919); Tirmizî, Büyû' 20 (1236); Muvatta, Itk, 10 (2, 782); İbnu Mâce, Feraiz 15, (2747); Nesâî, Büyû 87, (7, 306).
Bazı âlimler, hadisteki "...hibe edilmesini..." kısmının, Hz. Peygamber (aleyhissâlatu vesselâm)'in sözü olamayacağını iddia etmiştir.
242 - İyas İbnu Abdillah radıyallahu anh "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'in suyun satılmasını yasakladığını" rivayet etmiştir.
Ebu Dâvud, Büyû 63, (3478); Tirmizî, Büyû 44, (1271); Nesâî, Büyû 88, (7, 307); İbnu Mâce, Rühûn 18, (2477).
243 - Hz. Câbir' radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm "Suyun fazlasını satmayı yasaklamıştır."
Müslim, Musâkat, 34 (1565); Nesâî, Büyû 89, (307); İbnu Mâce, Rühûn 18, (2477).
244 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Ot satmak maksadıyla suyun fazlası satılmaz" dediğini rivayet etmiştir.
Buhârî, Şürb 2, Hiyel 5; Müslim, Musâkât 38, (1566); İbnu Mâce, Rühûn 19, (2478).
245 - Nesâî dışındaki beş kitapta geldiğine göre, Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm şöyle emretmiştir: "Ota mâni olmak maksadıyla suyun fazlasına mâni olmayın."
Buhârî, Müsâkât 2, Hiyel 5; Müslim, Musâkât 37, (1566); Muvatta, Akdiye 29, (2, 744); Ebu Dâvud, Büyû 62, (3473); Tirmizî, Büyû 24 (1272); İbnu Mâce, Rühûn, 19, (2478).
246 - Amra Bintu Abdirrahmân'ın naklettiğine göre Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "Kuyu suyunun fazlası yasaklanamaz."
Muvatta, Akdiye 30, (2, 745); İbnu Mâce, Rühûn 19, (2479).
247 - Muhâcirlerden bir kişi şunu anlatmıştır: "Hz. Peygamber aleyhissâlatu vesselâm'le birlikte üç defa gazveye katıldım. Onun şöyle söylediğini işittim: "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, otda ve ateşte."
Ebu Dâvud, Büyû 62, (3477); İbnu Mâce, Rühûn 16, (2473).
Hadis-i şerif, hadisi şerifler,hadis,hadisler,ayet,sahih hadis