-->
Logo

En Yeniler

Exemple de SMS pour une fille



Retrouvez ici les plus beaux SMS d'amour pour une femme , parce-que dans la vie, les choses qui ont le plus de valeur sont celles qui n'ont pas de prix.
Un sourire , un message ...





01-Exemple SMS pour une femme


J'aimerais juste une fois passer une nuit auprès de toi, être l'ange de ton sommeil, te protéger jusqu'au réveil, et tendrement en douceur, ouvrir les portes de ton cœur...





kurban nasıl kesilir

Kurban Nasıl Kesilir ?
Maddeler halinde bildirelim:
1- Önce diz boyu çukur kazılır. Kurbanın gözleri tülbentle bağlanır. Kıbleye dönük olarak sol yanı üzerine yatırılır. Boğa, tosun gibi büyük baş hayvanların kolay kesilebilmesi için çengele asılması caizdir. Boğazı çukurun kenarına getirilir. İki ön ve bir arka ayakları, uçlarından bir araya bağlanır. Üç kere bayram tekbiri okunur. Sonra,bismillahi Allahü ekber diyerek, deveden başka hayvanın, boğazından kesilir. Bismillahi derken, h’yi belli etmek gerekir. Belli edince, Allahü teâlânın ismi olduğunu düşünmek lazım olmaz. h’yi açıkça belli etmezse, Allahü teâlânın ismini söylediğini düşünmek gerekir. Bunu da düşünmezse hayvan leş olur, yenmez. Bismillahirrahmanirrahim demek de caizdir. Fakat evlâ olanı,(Bismillahi Allahü ekber) demektir.

2- Besmele çekilince, hemen kesmek şarttır. Besmele çektikten sonra bıçağı bilerse, Besmeleyi tekrar etmesi gerekir. Besmele çektikten sonra, hayvan yerinden kalkarsa, yatırdığı zaman tekrar Besmele çekmesi gerekir; fakat bir kelime söylemek, bir lokma yemek ve bir yudum su içmek gibi az bir ara vermenin zararı yoktur. Besmele çektikten sonra, elindeki bıçağı bırakıp, başka bir bıçak alsa, Besmeleyi tekrar çekmesi gerekmez.

3- Bir hayvan için Besmele çekildikten sonra, onu bırakıp başka bir hayvan kesilecek olsa, Besmeleyi tekrar çekmek gerekir.

4- Arka arkaya birkaç hayvanı boğazlayacak kişinin, hepsi için ayrı ayrı Besmele çekmesi gerekir; fakat hayvanları, üst üste yatırıp kesecek olsa, bir Besmele kâfidir. Bir hayvanı iki kişi kesse, ikisinin de Besmele çekmesi gerekir.

5- Besmele unutulursa zararı olmaz. Kasten Besmelesiz kesmek haramdır.

6- Hayvanın boğazında yemek, nefes borusu ve iki yanda birer kan damarı vardır. Bu dört damardan üçü bir anda kesilmelidir.

7- Şafii’de, yemek borusuyla nefes borusu kesilirse kâfidir. Ancak gırtlak düğümü baş tarafında kalmalıdır. Gırtlak düğümünün tamamı vücut tarafında kalırsa, kesilen hayvan yenmez.

8- Kurban kesenin, kıbleye karşı dönmesi sünnettir.

9- Erkek ve kadın Müslümanın, cünübün, delinin, bunağın, çocuğun ve sarhoşun Besmeleyle kestiği hayvan yenir. Ehl-i kitabın [Hristiyan veya Yahudi'nin] kestiği de yenir. Fakat ehl-i kitaba kurban kestirmek mekruhtur. Dilsiz ve sünnetsizin, hayvan kesmesi mekruhtur.

10- Solak bir kimsenin, sol eliyle kurban kesmesinde mahzur yoktur. Temiz işleri yaparken, sağdan başlamak sünnet-i zevaiddir, yani müstehabdır. Bir özürle soldan başlamak mekruh olmaz. Yani sol elle kesilen hayvan ve kurban yenir.

11- Bir ihtiyaç varsa, kurbanı bayıltıp kesmek caizdir. Başını bir kerede koparıp kesilen de yenir; fakat öyle kesmek günah olur. Hayvanı ensesinden kesmek haramdır; ama eti yenir.

12- Kurban hayvanını yüzmek için, şişirmek caizdir.

Sual: Büyük hayvanı kurban ederken arka ayağından traktör veya vinç vasıtası ile asarak kesmek hayvana eziyet vermek sayılır mı?
CEVAP
Böylesi daha uygundur.

Sual: Almanya’da kurbanları müslüman kesiyor, gayrı müslim yüzüyor. Böyle yüzülmüş kurban etini yemek caiz midir?
CEVAP
Yenmesinde mahzur yoktur. İmam-ı Rabbani hazretleri, gayrı müslim, bir şeye elini sürünce, o şeyin pislenmeyeceğini bildiriyor. Kitab ehli olan gayrı müslimlerin, Besmele ile kestiklerini yemenin de caiz olduğunu açıklıyor. Fakat zaruretsiz yememek iyi olur.

Sual: Hayvanı boğazlarken, Meri, Hulkum ve Evdac damarlarını kestikten sonra, hayvanın canı çıkmadan bir başkası besmelesiz olarak kafasını keserse, bu şekildeki kesim caiz mi?
CEVAP
Öyle yapmak uygun değil, besmele ile de olsa uygun olmaz. Fakat eti yenir.

Sual: Kurban kesene ücret olarak kurbanın eti ve derisi verilir mi?
CEVAP
Kurban kesene ücret olarak kurbanın eti ve derisi verilmez. Derisini, evde dağarcık, mest, sofra, seccade gibi şeyler yapıp kendisi de kullanır. Derisi, eti satılırsa, parası fakire sadaka verilir.

Sual: Abdestsiz kurban kesmek caiz midir?
CEVAP
Sahih olur. Hatta mecbur kalınsa, cünüp kesilse de sahih olur.(Fetava-i Hindiyye)

Hayvanı şişirmek
Sual: 
Kurban hayvanını yüzmek için, şişirmek caiz midir?
CEVAP
Caizdir.

Hayvan keserken Besmele
Sual: 
Hayvan keserken (Bismillahirrahmanirrahim) denmez mi? Denirse hayvan yenmez mi?
CEVAP
Besmele, Bismillahirrahmanirrahim söylenince de, kesilen hayvan yenir. Evla, yani daha iyi olanı (Bismillahi Allahü ekber)demektir. (İbni Abidin)

Poèmes bonjour mon amour




   Quand en aime une personne  on ne peut pas s’empêcher  de penser a elle car son amour  a une grande place dans notre vie, on pense a elle jour et nuit,
Le  matin reste un  moment plain de tendresse idéale pour exprimer ces sentiments amoureux et écrire un joli poeme damour pour dire bonjour a votre amour.

Voici quelques  poèmes de bonjour.



Petit poème : Toi, mon rayon de soleil



Les plus beaux poèmes d'amour





   Ecrire un poeme damour pas aussi simple que ça mai avec l'amour tous est possible l'amour nous donne des ailes et les mots s'envoles pour laisser apparaître des magnifiques poemes d'amour , vous aussi inspirez vous de ces poèmes et écrivez votre petit poeme d'amour pour faire plaisir a votre amour.






Combien je t'aime



C'est si peu dire que je t'aime

 Quand je voudrais crier ton

Des mots sensuels pour elle


Au contact de l’amour, les mots doux d'amour afflux parce-que l'amour est à la vie, ce qu'est le talent à la peinture, sans lui elle n'a de valeur, il la fait belle.
Alors pour votre amour un peut de sensualité fait toujours du bien et fait entrer de la joie et du bonheur dans votre vie de couple.

Un simple mot d'amour suffit...




°°°





Avant toi je n'étais rien, sans toi je suis rien,

Cemal Süreya - Aşk - Sesli Şiir Dinle


Sesli Şiir Dinle


Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. 
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. 
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin 
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık 
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı 
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü 
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti 
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz 
Sanki hiç olmamıştı 

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu 
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar 
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların 
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek 
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken 
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti 
Çünkü iki kişiydik 

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya 
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız 
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu 
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük 

Cemal Süreya

Youtube'un Kapanması Hakkında - Şiir Videolarını İzlemek İçin:


Youtube Videoları İzlemek İçin Dns Ayarlarını değiştirmeniz gerekebilir:


Dns Ayarlarınızı Resimdeki gibi değiştirirseniz Youtube videoları izleyebilirsiniz. 

Şiir Vakti



Necip Fazıl Kısakürek - Son Şiiri



Çocukken haftalar bana asırdı;
Derken saat oldu, derken saniye...
İlk düşünce, beni yokluk ısırdı:
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?
Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
İnsanoğlu kendi varından yoksun...
Gelsin beni yokluk akrebi soksun!
Bir zehir ki, hayat özü fâniye...
(Mayıs 1983)
Üstad Necp Fazıl'ın son şiiri...

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti

Bâki - Hayatı - Eserleri - Eserlerinden Örnekler



Âşık ki sûz-ı aşk ile uryân olup gezer
Abdaldur ki âlemi hayrân olup gezer
(...)
Fasl-ı hazânı gör ki gelür ayağına zer
Ebr-i bahâr âlemi giryân olup gezer
(...)
BÂKÎ

Hayatı Ve Eserleri


Bâkî (1526 - 1600), Asıl adı Mahmud Abdülbâkî olan Divan edebiyatı şâiridir. Sultanüş'şuâra (Şairler sultanı) olarak anılmış, Türk edebiyatının en önemli isimleri arasında yer almıştır. Medine ve İstanbul illerindede kadılık yapmış. Anadolu ve Rumeli eyaletlerinde kazaskerlik görevinde bulunmuştur.

1526 yılında İstanbul'da doğan Bâki'nin asıl ismi Mahmud Abdülbâki'dir. Aslında fakir bir ailenin çocuğu idi, babası müezzinlik yapıyordu. Çocukluğunda saraç çıraklığı yapmıştır. Orhan Şaik Gökyay, Baki'nin "saraç" (koşum ve eyer takımları yapan ya da satan kimse) çıraklığı değil, "serac" (camilerde kandillerin yakılmasından sorumlu kimse) çıraklığı yaptığını iddia etmiş ve eski imlası aynı olan iki kelimenin yanlış okunmasının yol açtığı hataya işaret etmiştir.[2] Eskiden kandillerin camilerde yegane aydınlatma aracı olduğu göz önünde tutulursa, özellikle çok sayıda kandilin bulunduğu büyük camilerde seraclık önemli bir görevdi. Baki'nin babasının Fatih Camii'nde müezzinlik yaptığı anımsanırsa, kendisinin de aynı camide serac çırağı olması ihtimali gerçekten kuvvetlidir. Nitekim pek çok akademisyen şairin saraç çıraklığı değil, serac çıraklığı yapmış olduğu görüşünü daha doğru bulmaktadır.[3] Eğitime, ilme olan büyük tutkusu fark edilmeye başlanınca ailesi medreseye devam etmesine izin vermiştir, zira başlarda medreseye kaçak, ailesinden gizli gitmekteydi. Gayretleri ile iyi bir eğitim görmüş, dönemin ünlü müderrislerinden ders almıştır. Eğitimi boyunca şiire olan ilgisi giderek artmış ve güçlü kaleminin ünü de yavaşça yayılmaya başlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul'a getirtilen şair hayatı boyunca çeşitli dönemlerde devlet hizmetinde bulundu, kadılık, kazaskerlik gibi makamlarda görev yaptı. Yaşlılığında Şeyhülislam olmak isteyen Baki bu makama getirilmemiş. 1600 yılında, İstanbul'da öldü.

Bâki'nin Saray'a hep bir yakınlığı olmuştur. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman ile yakın ilişkileri olmuş, padişah sık sık kendisine iltifat etmiştir. Daha sonra II. Selim ve III. Murat zamanlarında da hem saraydan hem halktan büyük bir itibar ve ilgi görmüştür. Vefatından önce bu kadar ilgi ve alâka gören sanatçı sayısı azdır, o ise vefat etmeden "Sultanüş'şuâra" yani "Şairlerin Sultanı" diye anılmaya başlamıştır.

Çalışmaları

Bâki Osmanlı'nın en güçlü devirlerinden birinde yaşamıştır, bu da pekâla onun şiirlerine ve şiirlerinde kullandığı temalara yansımıştır. Aşk, yaşamanın zevki ve doğa şiirlerinin başlıca konularıdır. Tekniği güçlüdür, şiirlerinde yakaladığı ahenk ve akıcılık farklıdır. Dil kullanımında çok yeteneklidir. Şiirlerinde İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmıştır. Ahenk ve musikiye önem vermiş;söz seçiminde titiz davranmıştır. Genellikle din dışı konuları işlemiştir. Şiirlerinin oluşturduğu tını, musiki de şiirlerinin farklı bir özelliğidir. Türk, Divan şiirinin dönemin ünlü akımları ve eserleri seviyesine ulaşmasında çok büyük katkısı olmuştur. Eserlerinden biri de Kanunî Sultan Süleyman'ın vefatı üzerine yazdığı "Mersiye-i Hazret-i Süleyman Han" isimli Kanuni mersiyesidir. Bu mersiye terkib-i bend şeklinde yazılmış; hem teknik olarak güçlü yapısı hem de ahengi ve dönemin ruhunu, özellikle edebiyat tarzını, güzel bir şekilde ifade ettiği için en ünlü mersiyelerden birisi olmuştur.

Bâkî'nin Eserleri

  • Dîvân (4508 beyitlik, en önemli eseri)
  • Fazâ'ilü'l-Cihad
  • Fazâil'i-Mekke
  • Hadîs-i Erbain Tercümesi
  • Kanuni Mersiyesi



Hoş geldi bana mey-kedenin âb ü havâsı 
Billâh güzel yerde yapılmış yıkılası 

Zibâ yaraşır hil’at-i nâz ol boyu serve 
İki kolumu etsem ana bel dolaması 

Dikkatler ile seyr ederiz yâri serâpâ 
Görmez mi idik biz de eğer olsa vefâsı 

Dünyâ değer ol mâh-likaa dilber-i garrâ 
Yusuf’ta dahi yoktur anı hüsn ü behâsı 

Meddâh olalı çeşm-i gazâlânına Bâki 
Öğrendi gazel tarzını Rûm’un şuarâsı


Şair Baki


Nef‘ī - Hayatı - Eserleri - Öldürülüşü - Hiciv Şairi



Nigāhı āfet-i dīn ġamzesi āşūb-ı dünyādur
Bu gūne şūḫa dil virmek ‘aceb derd özge sevdādur .. 
Nef‘ī


Nef'î, 17. yüzyıl Türk şâirlerindendir. Kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir.

Asıl adı Ömer olan Nef'i 1572 yılında Erzurum'un Hasankale'sinde doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söz ederler. Babası ülkesinin efradından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir. Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de başlamış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Türk edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Nef'i Erzurum'da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.

Padişah I. Ahmet zamanında İstanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları II. Osman ve IV. Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile bilinen Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti. Kendisi de şair olan Şeyhülislam Yahya Efendi Nef'i yi öven ancak içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir kıt'a söylemiştir.

“Şimdi hayli sühanverân içre
Nef'imanendi var mı bir şair
Sözleri seba'-i mu'allakadır
İmrü'l-Kays kendidür kâfir
Nef'i de buna karşılık olarak;

“Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O'na diyem müselman
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan
diyerek cevap vermiştir. Yine bir başka dörtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahir Efendi'ye karşılık verir;

“tahir efendi bana kelp demiş
iltifadı bu sözde zahirdir
maliki mezhebim benim zira
itikadımca kelp tahirdir
Osmanlıca'da büyük harf kuralı olmadığı için bu şiir iki anlama geliyor.Birinci anlamında Maliki mezhebine mensup olduğu için ve Maliki mezhebinde köpeğin güvercin gibi temiz bir hayvan olduğuna inanılır yani şiirin ilk anlamında Tahir Efendi'ye teşekkür ediyor ve onun da temiz bir varlık olduğunu söylüyor.Ama ikinci anlamda Tahir Efendi'ye köpek diyor.Zaten bu olaydan sonra mahkemeye çağrılıp yargılanıyor ve kendisini savunurken şiirin birinci anlamını kullanıyor ve ceza almıyor.

Yine de uzunca bir süre IV. Murat tarafından korundu, daha sonraları IV. Murat kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah IV. Murat'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi İstanbul boğazı'nda denize atılmıştır. Halk arasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle bir rivayet geçmektedir: Nef'i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir. Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef'i de oradadır. Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır. Nef'i de bu olay üzerine "Mübarek teriniz damladı efendim" diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.

Çalışmaları
Onu ölüme sürükleyen hiciv edebiyatında çok başarılı olduğu aşikârdır. Hicvin yanı sıra övgü edebiyatıyla da göz doldurmuştur, bugün dîvân edebiyatının en beğenilen kasidelerinden bir çoğu onun eseridir. Yazdığı kasideler güçlü tekniği ve değişik ahengi ile fark yaratır. Zaman zaman kasidelerinde gördüğümüz aşırı süs ve abartılar bile, güzel ahengi ile sunîlikten uzak doğal bir havadadır.

Eserleri

  • Sihâm-ı Kazâ (Hiciv şiirleri).
  • Türkçe Dîvan.
  • Farsça Dîvan.
Bir Başka Yorum:
17. yüzyılın önemli divan şairi, üç padişah eskitmişse de en çok dorduncu murat doneminde yasamis ve onunla sıkı fıkı olmuştur**. en çok kasidelerinde başarılıdır. osmanlıca ve farsça divanı vardır. sihami kaza eserinde hiciv şiirlerini toplamıştır. dördüncü murat tarafından daha fazla hiciv yazmaması için uyarılmış (bir rivayete göre bir gün padişah limonlukta siham-i kazayi okurken gök gürlemiş ve yakınlara bir yıldırım düşmüş, padişah da bunu bir işaret olarak algılamıştır), ancak hicivlere devam edince (son olarak sadrazama yazmıştır) "evlat gibi sevdiği" ve "onu baba gibi seven" dorduncu murat'ın emriyle boğdurulmuştur. fuat koprulu'ye gore ise bu hicivde asıl eleştirilen sadrazam değil padişahın kendisidir ve bu yüzden öfkeye kapılmıştır, zaten nefi'yi bir veziri için feda etmeyecek kadar çok sevmektedir. nefi özellikle kelime oyunlarında başarılıdır, şiirlerinde duygudan çok düşünce (her ne kadar divan şiirinde düşünce yok dense de) önemlidir.

Şair Nef'î'yi idama götüren hicivleri

 Şair Nef’î Efendi, Saraydakilerle alay eden şiirler söyler, yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekerdi... İşte bunlardan biri de Vezir Tahir Efendi idi. Ona da hakaret ettiğinden, Tahir Efendi Nef’î’ye “Kelb” demişti. Nef’î de hemen bir şiirle ona cevab verdi: 
“Bize kelb demiş Tahir Efendi/İltifatı bu sözüyle zahirdir/Maliki’dir benim mezhebim zira/İtikadımca kelb, tahirdir...” Şeyhülislam ikaz etti!
Zamanın Şeyhülislamı onu ikaz etmiş, bir Müslümanı kötülerken aşırı gidilirse küfre düşülebileceğini söylemişti. Nef’i de buna karşılık olarak; 
“Müftü efendi bize kâfir demiş/Tutalım ben O’na diyem Müslüman/Lâkin varıldıkta ruz-ı mahşere/İkimiz de çıkarız orada yalan...” diyerek cevap vermişti... 
Daha sonra tahta çıkan Sultan 4. Murad Han onu Başkatipliğe tayin etti, fakat kimseye ilişmemesini söyledi. Her ne kadar Nef’î, Padişaha bu konuda söz verse de, yaradılışı icabı, kalemini durduramayıp Sadrazam Bayram Paşa hakkında bir hicviye yazdı:
“Gürcü hınzırı, a samsun-ı muazzam, a köpek/Nerde sen, nerde sadrazamlık, a köpek/Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun/Bir senin gibi deni cehl-i mücessem, a köpek...”

“Mübarek teriniz damladı!”
Sadrazam bundan son derece incindi. Fakat saray terbiyesi icabı, kimse bunları Padişaha bildirmiyordu. Padişah hasbelkader bunun farkına varınca, onu son defa ikaz etti. Fakat tıyneti icabı, işi daha da ileri götürdü. Halife-i Müslimin olan Padişaha, her zaman yüzüne karşı methiyeler düzdüğü halde, günün birinde onu tenkid eden, alaycı bir şekilde hicveden “Sihâm-ı Kazâ” isimli şiiri yazdı. Padişah bunu öğrenince, onun cezalandırılmasını istedi. Fakat kurnaz Nef’î, hemen saraydaki zenci ağalardan birine giderek Padişahın kendisini affetmesi için bir dilekçe yazması için yalvardı. Saray ağası dayanamayıp bir dilekçe yazdı. Tam imzalarken, kalemden bir damla siyah mürekkep kağıda damladı. O anda şairin hiciv damarı kabardı ve o zor anında bile zenci saray ağasını renginden dolayı kötülemek için “Mübarek teriniz damladı efendim” deyiverdi. Bu onun son sözleri oldu ve zenci saray ağası Nef’î’yi hemen cellada teslim etti. (26 Ocak 1635) yılında idam edildi...

Usūlī - Āh kim ol bī-vefā gitdi vefādār olmadı + Hayatı



Āh kim ol bī-vefā gitdi vefādār olmadı
Derd ü ġamdan özge bir kimse baña yār olmadı ..

Usūlī


*** Usûlî (? - 1538/39), Divan edebiyatı şairi, mutasavvıf.


Vardar Yenicesi'nde doğmuştur. Şeyh İbrahim Gülşenî'ye bağlanmıştır. Eserleri, hayattayken beğenilmiş, ismi duyulmuştur. Fakir bir hayat yaşasa da gururlu ve onurlu olduğu, insanlara hâlini bildirmediği bilinir. 1538-1539 yıllarında öldüğü sanılmaktadır.

Eserlerinde ilk göze çarpan tasavvufi görüşleridir. Ayrıca dili zamanın göre çok düzgündür. Fazla eser bırakmamıştır. Genel olarak ünlü şairler ve otoriteler tarafından yetenekli bulunmakla birlikte yeteneklerini pek geliştiremediği belirtilmiştir.

Özellikle mesnevi olarak yazdığı şiirleri önemlidir.
Şiirlerinde özellikle padişaha veryansın eder. vahdet i vücutçudur.

Şiirlerini aruzla da heceyle de yazmıştır. Nesimi'nin etkisinde kaldığı ileri sürülüyor. aruz ölçüleriyle "klasik edebiyat dili" ile yazdığı şiirleri bakımından usuli'yi, bir bakıma, bir divan ozanı sayanlar da vardır.
Ancak, heceyle, halk diliyle yazdığı gizemci şiirlerle, usuli'yi gizemci halk ozanları arasında gösterenler de az değildir.

Şiir Vakti